26 Kasım 2013 Salı

Tayland: Bangkok - Pattaya

Tayland'a gideceğime karar verdiğim andan itibaren içimi bir hafiflik ve mutluluk duygusu sarıyor :) Hindistan görüp görebileceğim en ilginç ve özel bir yer olmasına karşın artık buradan ayrılmak istiyorum. Sri Lank Colombo aktarmalı olarak Bangkok'a uçtuk. Hava alanında beni arkadaşım Gökhan karşıladı. Gökhan birkaç yıldır Tayland'da özel bir turizm şirketinde çalışıyor. Onun burada olması ve beraber vakit geçirecek olmamız süper bişey. Gökhan beni alıp evine götürüyor. Sağolsun bana kendi yatağını verip kendine yer yatağı yapıyor. Hemmmen dışarı çıkıyoruz ve canlı rock müzik yapılan bir mekana atıyoruz kendimizi. Buz gibi birayı yudumlamak, arkadaşımla rock müzik dinlemek (ki kendisi sıkı rock müzik dinleyicisidir) harika bir duygu, ağzım kulaklarımda :)) Bütün gece bar bar dolaşıp kurtlarımı döküp eve dönüyoruz.

Ertesi gün Gökhan görmem gereken 3 yerin ismini veriyor ve dışarı çıkıyorum. Yoldan bir tuk tuk şöförü ile anlaşıyorum. O, 1000 bath diyor 400'e anlaşıyoruz :)Wat Po ve Grand Palace'ı gezeceğim sonrasında botla nehrin karşı kıyısına geçip Wat Arun'u göreceğim. Yolda farkediyorum ki Fot. Makinemi almamışım ve "Kahretsin yav" tepkisine benzer bir tepki veriyorum. Geri dönmem zor, baya yol almışız ve trafik feci. Amaaan diyorum herşeyi de fotoğraflamak zorunda değilim Japon turistler gibi. İlk durağıma geliyorum. Tapınak bir harika; mimarisi süslemesi müthiş gerçekten. Tapınakları pırıl pırıl bezemeyi çok seviyorlar ve ayrıntılar çok güzel. İkinci durağıma gitmek üzere dışarı çıkıyorum. Tuk tuk şöförü olması gerektiği yerde yok. Beklerken çeşit çeşit meyve satan bir seyyar satıcı görüyorum ve kendime buzz gibi karpuz dilimleri satın alıyorum. En sevdiğim meyve, keyfim son derece yerinde. Tuk tuk'çunun meydan da olmaması umurumda değil. Sanırım daha iyi bir iş buldu ve sattı beni.. Yürümeye başlıyorum; hava güzel, karpuz güzel, ben güzelim.

Nehir kenarına geliyorum, atlıyorum bir bot'a nehir gezisi yapıyorum ve ortamın tadını çıkarıyorum. Bir yerde inip sokaklarda yürüyorum. Seyyar satıcılar yemek ve hediyelik eşya satıcıları restoranlar herşey her yerde. Tayland'ın bu yönünü çok seviyorum. Herşeyi heryerde her istediğin saatte bulabiliyorsun. Bir esnaf lokantasına oturup yengeçli pilav ve ful baharatlı acılı sebzeli karides söylüyorum. Chang biram eşliğinde gömüyorum. Gezmeye devam. Akşam Gökhan iş çıkışı bana kalıtıyor Bangkok'un faklı yerlerini geziyoruz sonrasında eve gidiyoruz. Sırayla internetten müzik videoları açıp deliler gibi içiyoruz. Zaman zaman gitar çalıp muhabbet ediyoruz ve bakıyoruz ki sabah olmuş :) saat 06:30 olduğunu hayal meyal hatırladığım bir vakitte yatağa atlıyorum :)))

Ertesi gün evden çıkıp otobüs istasyonuna gidiyorum ve 124 bath karşılığı Pattaya biletimi alıp 20 dk sonra hareket ediyorum. Tayland'da ulaşım ve yollar çok rahat hele Hindistan'dan sonra pamuk mübarek :)

Pattaya çok ilginç bir yer; şöyle anlatayım: tamamen hizmete dayalı bir yer. Her çeşit insanı ve ortamı görebileceğiniz bir yer. Sokaklar şu şekilde; bar, market, masaj salonu, atm, bar, bar, masaj salonu, masaj salonu, market, bar, bar, hediyelik eşyacı, restoran, masaj salonu, restoran, atm, masaj salonu, bar, bar, bar... :))) Sokakta yürürken yanımdan geçen Tayland'lılardan birisi "Lha ma cu" benzeri birşeyler söyleyerek yanımdan geçti ve canım feciii derecede lahmacun çekti. Üff nasıl hislendim lahmacuna anlatamam. Burada Türk restoranı olduğunu duydum ama nerede olduğunu bilmiyorum. Ben de atladım pikap dolmuşlardan birine ve şehirde Türk lokantası aramaya başladım. Şehirde dolanıp durdum. Pattaya'nın bu kadar büyük olduğunu bilmiyordum doğrusu. Etrafa bakarak geçen bir süre sonunda restoran falan bulamayacağımı düşünüp dolmuştan indim ve karşı kaldırıma baktığımda "İstanbul Turkish Restaurant'ı gördüm :) Hemen gidip sahibiyle konuştum. Bana uçuk fiyatlar söyledi; sebebini sorunca da "Eee bunları burada zor bulursun" dedi. Aslında gıcık oldum ama canım o kadar çok lahmacun, pide istedi ki tamam dedim ve Kuşbaşı Kaşarlı pide ve ayran söyledim. Gelince keyifle gömdüm. Fena değildi doğrusu ama ödediğim fiyatla 3 öğün yemek satın alabilirdim :)))

"Walkig Street" diye bir yer var ki karnaval yeri gibi. Trafiğe kapalı bir sokak düşünün. Görüp görebileceğiniz her çeşit insan. Yaşlı, genç, aile, çoluk çocuk,bekar, gay, lezbien,ladyboy illüzyonist, akrobat, go go kızları, müzisyen, sokak satıcısı, barlar, clublar, restoranlar...

Deniz kirli ama plaj dolu. Rus turistler akın akın görülebiliyor. Her yerde rusça yazılar ve menü mevcut. Hatta sokakta Rusça şarkı öğrenip çalan bir çocuk bile gördüm. Bol bol deniz ürünü tükettim. Sokak yemekleri ve esnaf lokantaları çok uygun fiyatlı, çeşitli ve lezzetli.Bu bölgede uzakdoğu sıcaklığından pek bir eser kalmadığını eklemeliyim."Para harcayacaksan harca yoksa bas git" tavırları oldukça yaygın.Esnaf insana doymuş.

Gökhan bana konaklamalı Kanchanaburi turu ayarlıyor ve ertesi gün oraya gidiyorum.
Döndüğümde Gökhan da Pattaya'da bana katılıyor ve arkadaşı diğer Gökhan'la birlikte dışarı çıkıyoruz. Bar bar dolaşıp çok ama çok eğleniyoruz. Gecenin sonunda kaç bira içtiğimi hatırlamıyorum. Ertesi gün için bana Kho Samet ve Talu turu ayarlıyorlar. Bu cennet adaları gördükten sonra bir de Kamboçya yolculuğumu ayarlıyorlar ve abartıyorlar :)) ki harika oluyor, Tayland'da tekrar buluşmak üzere Kamboçya'ya hareket ediyorum. Onlara buradan çoooooook teşekkür ediyorum! :)))









































2 yorum:

  1. Masaj hakkında bilgi yok :)?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Masajlar çeşitli ve fiyatlar uygun. Özellikle ayak masajını tavsiye ederim. Yorucu bir günün ardından feci rahatlatıcı :)

      Sil