28 Kasım 2014 Cuma

24 Kasım 2014 Pazartesi

Peru - Cusco ve Machu Picchu

Cusco, Inka medeniyetinin başkenti. İspanyollar her işgal ettikleri yerde yaptıkları gibi burada da yakıp yıkmışlar. Sonrasında kendi binalarını inşa etmişler. Şehir merkezi Koloniyal binalarla dolu şirin ama feci turistik bir yer. Ben oradayken şehir meydanının hemen yanında kazı çalışmaları vardı ve İnca'lardan kalma kalıntıları gün yüzüne çıkarmaya çalışıyorlardı. Konaklama ve yeme içme fiyatları kuzey Peru'ya göre yüksek.

Şehir meydanına çok yakın olan "İnca's Hostal"e yerleştim. Her zamanki gibi ucuz restoran sordum ve yemeğimi gömdüm. Restoran sahibinden Machu Picchu konusunda bilgiler aldım. Hava feci soğuktu, yürürken zor nefes alıyor ve hemen yoruluyordum. "Yav noluyor hasta mı oluyorum?" diye düşünürken dank ediverdim :) Yükseklik 3400 mt civarı olduğu için az olan oksijen miktarı cabuk yorulmanıza hatta halsiz hissetmenize sebep olabiliyor. Azıcık merdiven veya yokuş çıktığınızda nefes nefese kalıyorsunuz.

Hostelde şanslıydım çünkü odada tek başımaydım. Machu Picchu'yu en az maliyetle gezme çalışmalarım sonucunda ulaştığım bilgiler beni uygun fiyatlı acentalara yöneltti. Çünkü bazı acentalardaki fiyatlar ile sizin kendi başınıza gttiğinizdeki maliyet hemen hemen aynı. Tur ise daha zahmetsiz. Acenta gezerken yolda Pacaya Samiriya'da tanıştığım Fransız arkadaşım Ingrid ile karşılaştım. Beraber yemek yedik ve bilgileri karşılaştırdık. Sonuçta onun kaldığı hostelin önerdiği fiyat ve şartların en makul olanı olduğuna karar verdik ve turu satın aldık. Machu Picchu'ya gitmek biraz komplike birşey. Bütçeli seyahat ediyor olmanız da etkili tabi.

Tur dahilinde önce minibüs ile 7 saatlik bir yolculuk sonrası "Hidro Elekctica" isimli bölgeye gidiyorsunuz. Buradan Aguas Calientes'e gitmeniz gerekiyor. İki şeçeneğiniz var. 2 saat yürümek veya 26 dolar karşılığı yarım saatte trenle ulaşım. (Bizim tura dahil değildi) Biz yürümeyi ercih ettik. Sonuçta orman içinde güzel manzaralar mevcut ve sıkıcı bir yürüyüş değil. Sonra tur dahilinde olan hostelimize ulaştık. Aguas Calientes son derece turistik ve Peru'ya göre yüksek fiyatları olan küçük bir belde. Akşam tur dahilindeki yemeğimizi yerken rehberimiz geldi ve ertesi günkü turumuz hakkında biigiler verdi. Uyanış: 04:00, Kahvaltı 04:30. Yanımıza yiyecek ve su almamızı tavsiye etti. Machu Picchu'ya ulaşmak için iki seçeneğimiz olduğunu söyledi. Birincisi yaklaşık 1,5 saat tırmanış (Taş Merdiven) veya 10 dolar karşılığı 30 dakikalık otobüs yolculuğu.

Biz tırmanmayı tercih ettik. Çantamıza doldurduğumuz yiyecek ve içeceklerle başladık tırmanmaya. 45 dk sonra dalağımız şişmiş nefes nefese bir şekilde bir kayanın üstünde otururken birbirimize bakıp, "Yav niye otobüsle gelmedik 10 dolar tasarruf etcez diye geberiyoz" didik :)) Gideceklere tavsiyem otobüsle çıkmaları, enerjilerini Machu Picchu'yu gezmeye saklamaları, dönüşte güle oynaya yürüyerek dönmeleridir.











































Machu Picchu, And Dağları'nda, yaklaşık 2300 rakımda kurulmuş. Adını yanındaki Machu Picchu (Yaşlı tepe) dağından alıyor. UNESCO koruması ve kontrolü altında.2007 dünyanın yeni Yedi Harıkası'ndan birisi seçilmiş.Günlük 2000 ziyaretçi sınırlaması konmuş. Ancak Peru'lu yetkililer daha fazla ziyaretçi alıyorlar. UNESCO'nun bu sınırlamasını aşmanın çaresini de ileri tarihli biletler keserek bulmuşlar.Benim elimdeki bilet 3 gün sonrasının tarihini taşıyordu.

Zirveye ulaştık, bilet gişelerinden geçtik ve rehberle buluştuk. "Lütfen etrafı kirletmeyin, binalara dokunmayın, yemek yemeyin vs." telkinlerinden sonra ilerledik. Ve işte Machu Picchu etkileyici konumuyla kerşımızda duruyordu. Seyahatimin önemli duraklarından birisi. Bana göre bu şehrin en büyük özelliği heyecan verici konumu. Kurulmuş olduğu tepe etrafındaki dağlar, vadiler, yüksekliği vs. keyif ve heyecan verici.


Binalar çok iyi durumda. Rehberin verdiği bilgilere göre yaklaşık 500 yıl önce inşa edilmiş. 600 civarında nüfusu varmış. Şehri keşfettiği söylenen Hiram Bingham, 1911'de bölgeye geldiğinde 8 ailenin burada yaşadığını görmüş. Aileler şehrin etrafına konumlandırılmış balkon tarlalarda tarım yapıyorlarmış. Rehberin dediğine göre civardaki köylüler şehri çoktan keşfetmişler. Ama şehir, Bingham sayesinde Nat. Geo. dergisine kapak olunca meşhur olmuş. Şehrin % 80'i orjinalmiş geri kalan kısmı ise tamirat sonrası eklenmiş.

Şehri gezmeye ve bilgi almaya devam ettik. İki tane tapınak olduğunu söyleyen rehber, İnka'ların dinlerinin olmadığını da ekleyince "Bi dakka!?" oldum ve "Pardon, dinleri olmayan insanların neden tapınakları var?" diye sordum. Rehber, "Evet çok güzel bir soru sordun, bunlara tapınak demeyelim çünkü dinleri yok" dedi. Ama aynı zamanda bu tapınak olmayan tapınakların birinde kurban etme işleminin yapıldığında söyledi. Kurbanlarını doğaya adıyorlarmış. Doğa İnkalar için son derece önemli imiş. Yapılan araştırmalara göre insan kurban edildiğine dair herhangi bir kanıt bulunamamış. Rastlanan kan izlerinin ise Lamalara ait olduğu saptanmış. Binaların bir kısmının Ay ve Güneşe göre konumlandırıldıklarını, İnkaların Gök Bilimine çok önem verdiklerinden bahsetti. Şehrin etafında tepenin eteklerine kurulmuş tarım yapılan balkonların yüksek konumda olanlarında farklı sebzelerin, alçak konumda olanlarında ise farklı sebzelerin yetiştirldiğini, sebebinin ise ısı farkından kaynaklandığını ekledi.

Şehri inşa edenler burada fazla yaşayamamışlar. İspanyolların (16. Yüzyılda) Cusco'ya ulaştıklarını ve etafı yakıp yıktıklarını haber alınca şehri terk etmişler. Rehber, kimsenin tam olarak nereye gittiklerini bilmediklerini söyledi. İspanyollar saklı konumu itibarıyla şehri keşfedememişler ve zarar verememişler. Ekstra parantez olarak söylemek isterim ki Güney Amerika'da bulunduğum süre boyunca İspanyolların ne kadar çok yakıp yıkıp öldürdüklerini duydum. Taş üstünde taş bırakmayıp müthiş zarar vermişler..

Etrafta dolanan Lamalar ortama renk katarken serbest dolaşmaya başladık. Ve tabii ki bin tane (Mecazi) foto ve video :DD Şansımıza hava açık ve görüş harikaydı. Şehri ertesi gün gezen arkadaşlardan yağan yağmur ve sis yüzünden hüsran yaşadıklarını öğrendik.















































...devamını göster (show more...)

17 Kasım 2014 Pazartesi

Peru - Lima

Lima'ya gelmeden öğrendim ki Miraflores bölgesi güvenli ve nezih bir bölge imiş. İnternetten baktığım ve adresini not ettiğim "2 bacbackers" hostele yollandım. Bulmam çok zor olmadı. Girdim baktim hostel çok matah değil ama fiyatı konumuna göre gayet iyi, kaydımı yapıp yerleştim. Nerede ucuz yemek yiyebilirim sorusuna aldığım cevap "Shufa" oldu. Bu Shufa'lar burada Çin lokantalarına verilen isim. Biraz dolandıktan sonra girdim bir Shufa'da sebzeli tavuklu pilav gömdüm. Mirafloresde biraz dolaştım. Baktım parkta açık hava karikatür sergisi var ve bir Türk'ün de karikatürü var. Kendimi fazla yormadan hostele geri döndüm.

Ertesi gün nereleri gezeyim diye sorduğum Resepsiyonda çalışan arkadaş Barranko semtini tavsiye etti. Ben de dolmuşa atlayıp oraya gittim. Koloniyal Mimari evler, kafe-bar vs bulunan bölgede yürüyüş yapmak keyifliydi. Onca Latin Amerika ülkesi ve şehirlerinden sonra burası pek özel gelmese de güzel hava ve güzel modum sayesinde keyfim yerinde idi. Akşam hostelde bloguma yazı yazarken yan koltukdaki Amerika'lı kız akşam ne yapacağımı sordu. Barranko'ya bara gideceğimi söyledim. Kendisi de dışarı çıkmak istiyormuş. Beraber çıkmak istediği elemanlar sözlerini tutmayınca yalnız kalmış. Bana 3. kez "Akşam ne yapıyorsun, dışarı çıkacak mısın?" diye sorunca "Gel beraber gidelim" dedim ve dışarı çıktık. Barranko'da barın birinde Salsa gecesi varmış ve çok popülermiş biz de oraya gitik. Oldukça kalabalıktı. Bira fiyatı Peru'ya göre baya pahalı idi. Ortam güzeldi. Hostelde yuvarladığımız biralardan sonra burada da birkaç bira içtik. Dans etmeye çalıştık hem kendi aramızda hem de başkaları ile dans etmeye çalıştık ama o da ben de kötü dans ediyorduk. Adını hatırlamıyorum ama Amerikalı arkadaş sağlam sarhoş oldu, hostele döndük.

Ertesi sabah ucuz kahvaltı arayışlarından sonra otobüse atlayıp şehir merkezine "Plaza de Armas" gittim. Güney Amerika ülkelerinin hemen hepsinde var bu Plaza de Armas'dan. Güzel mimarisi olan, Başkanlık sarayı, katedral ve birkaç başka eski binanın bulnduğu meydanda biraz dolandım foto çektim. Sonra arka sokaklara daldım. Gündüz vakti olmasına rağmen ortalık pek tekin görünmüyordu. Ucuz bir restoran bulup yemek yedim. Sonra sokak satıcısından meyve satın aldım. Baktım caddenin birinde koltukları dizmişler ve açık hava masaj salonu kurmuşlar. Fiyat da çok uygun olunca dalıverdim. Yürümekten sırtım belim sızlıyordu ve masaj çok iyi geldi.

Lima büyük ve kalabalık bir şehir. Ben çok bir özelliğini göremedim. Başka insanlar keyif alıyor olabilir. Belki ben de uzun süre kalaysaydım ve insanlarla tanışsaydım daha çok sevebilirdim. Kaldığım kısa sürede Lima beni çok etkilemedi. Ben yoluma devam edip, görmeyi çok istediğim "Machu Picchu" için Cusco şehrine biletimi aldım ve yollandım...








































...devamını göster (show more...)