30 Eylül 2014 Salı

Kolombiya - Cali

Cali hakkında en çok duyduğum şey Salsa başkenti olduğuydu. Birçok Salsa klüp ve dans eden insan olduğu söyleniyordu. Yaklaşık 11 saat süren otobüs yolculuğu sonunda otogara vardım. Turist Info Ofis gayet başarılı. Görevli iyi ingilizce konuşuyordu ve onlarca hostelin kartı mevcuttu. Ben Santa Monica'da bulunan Iguana Hostel'in kartını aldım ve oraya gittim. Hostel ve konumu gayet iyiydi. Mennun kaldım. İlk gün hostel etrafında dolandım ve keşif yaptım. Akşamına Couchsurfing Sitesinden tanıştığım Victoria ile buluşup San Antonio parkına gittik ve birşeyler içtik. Bana Cali hakkında bilgiler verdi ve tavsiyelerde bulundu. Sonra o ayrıldı ve ben Hostelime çok yakın bir yere, Granada'ya gidip bir Salsa bar buldum. Bir bira satın aldım ve oturdum. Henüz erkendi ve pist boştu. Etrafa bakınırken bir kız çıka geldi ve eğer yalnızsam onların grubuna katılabileceğimi söyledi. Baktım 8-9 kişiler ve eğleniyorlar, onlara katıldım. Sohbet muhabbet gayet ilginç oldu çünkü enteresan tiplerdi. Ne gibi enteresan burada yazamıyorum daha sonra anlatırım :DD

Sonraki gün sabah niyetim hostelden bir harita alıp varsa bir halk pazarı ziyaret edip kahvaltı etmek, sonrasında şehri gezmek idi. Haritayı aldım, pazarın tarifini aldım, tam çıkacakken hostelde konaklayan Amerikalı Ana ile tanıştık. Benimle gelmek istedi, "Tabi" dedim ve dışarı attık kendimizi. Pazarı bulduk ve tipik yemekten söyledik. Menüde çorba, pilav, tavuk, siyah fasülye ve kızartılmış yeşil muz (Platano) ve içecek olarak su ve şeker katılmış elme suyu vardı. Tüm bunların fiyatı 5000 peso.

Yemek sonrası meyveler satın aldık ve önce şehir merkezini geçtik ve sonra San Antonio parka devam ettik. Bu parkı çok sevdim ve sonrasında tekrar tekrar gitim. Bir süre sonra Ana hostele döndü, ben parkta kaldım. Parkın ortasında toplanmış yaklaşık 20-25 kişilik bir grup, bir Salsa eğitmeninin yönlendirmesi ile dans etmeye çalışıyorkardı. Onları izlerken içlerinden birisi geldi ve onlara katılmamı istedi. Bana bir mandalina verdi ve elimden tutup grubun içine soktu. 2 dk sonra ben de grupla dans etmeye çalışıyordum :))

Yaklaşık yarım saat sonra hep beraber Roosvelt semtinde bulunan ünlü bir bara gittik. İnsanlar orada dans etmeye devam ettiler, ben de dans edememeye devam ettim :D Çok şeker insanlarla tanıştım ve çok güzel vakit geçirdim. Yaşasın Club Colombia birası!

Sonraki gün ilk gece tanıştığım entersan tiplerden iki kız bana mail attılar ve görüşmek istediler. Onlarla buluşup önce yemek yedik ve sonra bana şehri gezdirdiler. Sonrasında beni evlerine davet edip Kolombiya'ya özgü lezetler tadtırdılar. Akşam yemekten sonra bir parkta otururken yaşlıca, çok fakir olduğu belli bir amca nereden bulduysa elinde eni bir buçuk boyu bir buçuk metre kalın çerçeveli bir resimle çıkageldi. Resmi 20.000 pesoya satmak istiyordu. Kızlardan birisi ressamdı üstelik :) Amca o kadar şekerdi ki kız 30.000 peso verdi ve resmi satın aldı. Adamın yüzündeki o mutluluk ifadesini ve teşekkür ederkenki ses tonunu unutamıyorum. Resmi arabalarına koymak mümkün olmadı, biz de dışarıda arka ve ön pencereden dışarı çıkardığımız ellerimizle tuttuk ve eve kadar öyle götürdük :)

Güzel bir gün oldu. Cali'de gerçekten dolu dolu ve keyifli vakit geçirdim. Bizim hostelde olduğu gibi birçok hostelde bedava salsa günü oluyor. Şehirdeki bir organizasyon sürekli hostelleri dolaşıp broşürler bırakıyorlar. Bu organizasyon haftanın belirli günlerinde çeşitli etkinlikler düzenliyorlar. Örneğin bir barda Kolombiyalılar ve yabancılar toplanıyorlar önce tanışıp sonra sohbet edip yabancı dillerini geliştirip pratik yapıyorlar sonra Salsa eğitmeni 1 saat ders veriyor sonra haydi bakalım dans parti eğlence! :))

Cali'de gerek hosteldeki arkadaşlarla gerekse katıldığım organizasyonlarda tanıştığım insanlarla çok keyifli vakit geçirdim. İnsanlar nazik ve saygılılar. Taksi şöförlerinin çoğu sizi "Hoşgeldiniz Beyefendi buyrun nereye gidiyoruz?" şeklinde karşılıyorlar. Kolombiya'daki nezaketi daha önceki Latin Amerika ülkelerinde görememiştim. Kazıklama girişimi ile pek az karşılaştım. Şehir çok büyük olmasa da hatırı sayılır sayıda eğlence mekanı mevcut. İçki fiyatları Türkiye'ye göre çok daha uygun. Yeme içme ihtiyacınızı ucuz restoranlarla 5 ile 10 tl arasında karşılamak mümkün. Taksi fiyatları çok uygun. Konaklama fiyatları; paylaşımlı odalarda 10, özel odalarda 25 dolar civarı.(Hostellerde)

Bir hafta sonu Medellin'de tanıştığım arkadaşım beni ziyaret etti ve hafta sonu beraber gezdik. Ondan Kolombiya'ya özgü yemek, içecek ve müzikleri yazmasını rica ettim. O da beni kırmayıp yazdı. Ayyynen onun yazdığı gibi İspanyolca aktarıyorum. Biraz da siz uğraşın bakalım. "Google translate,sözlük vs" çevirmek mümkün :)))))))))

Sevgiler...Selamlar!

COMİDA:
Chontaduro, gradanilla, cholado-dulce con muchas frutas (cali),frijoles-bandeja paisa(medellin),lulo,guayaba,arepa (medellin), platano,
Bandeja paisa: plato tradicional antioqueño que incluye frijoles, carne molida, huevo, arroz, plátano, chorizo, chicharrón, arepa, papas y hogao.
Mondongo: sopa a base de callo, carne de cerdo y gallina, condimentado con yuca y cilantro.
Sancocho: sopa de pollo o gallina con papa y plátano.
Peto: Maíz blanco dulce, cocido en leche y endulzado con panela de caña de azúcar.
Arepa: Tortilla de maíz blanco asada. Se come con queso y guis¡o de tomate con cebolla.

BEBIDA:
Entre las bebidas típicas hay que mencionar el famoso champú, que es una bebida preparada con maíz, piña, lulo y hojas de naranjo. Además, es muy típico de la
región el cholao, una bebida que se prepara con hielo triturado, frutas en trozos, esencias y leche condensada.
Después de deleitarte con la exquisita comida de Cali, también se pueden disfrutar dulces postres como el manjar blanco que es una especie de
pasta blanca que se prepara a base de leche y azúcar y se acompaña con pan, aunque también se puede usar como relleno para galletas y alfajores;
las cocadas, las gelatinas de pata y las macetas del Valle y
el aborrajado que se prepara con plátano maduro y queso,
son otros postres típicos de este destino.

Champú: que es una bebida preparada con maíz, piña, lulo y hojas de naranjo.
cholado: bebida de frutas que tiene Con una base de hielo raspado ,se adicionan las frutas, jarabes de diferentes sabores y leche condensada.
Entre las frutas empleadas están: banana, manzana verde, kiwi, fresa, coco, papaya, piña.
MUSICA:
Vallenato: carlos vives http://www.youtube.com/watch?v=fh1LcfEf3Bg
CHOCO:champeta(kevın florez),ChocQuibTown - De Donde Vengo Yo- http://www.youtube.com/watch?v=yMS4J6Gp6e4
CALİ:bailar brisas de cali en jamundi, Menga

































...devamını göster (show more...)

11 Eylül 2014 Perşembe

Kolombiya - Bogota

Medellin'den 11 saat süren otobüs yolculuğu ile Bogota'ya ulaştım. Bogota'da kalmak istediğim iki bölge bulunuyordu. İlk bölge olan Zona Rosa'ya ulaştım ve "North House" hostele yerleştim. Hostelin yarısı Bogota'da yaşayan yabancılarla dolu. Kaldığım en huzurlu hostel diyemem ama kötü de değildi. Az biraz uyudum ve dışarı çıkıp hem yemek yedim hem de etrafta dolaştım. Bu bölgenin durumu iyi, belli. Etrafta alış veriş merkezleri, nezih bar ve restoranlar dolu. Kısa bir arayış sonrası ucuz bir esnaf lokantası buldum ve güzel bir yemek yedim. Ucuz lokantalarda set yemek 5-6 lira civarı. Setin içinde koca bir kase çorba, tavuk, pilav, salata ve su katılmış taze meyve suyu mevcut :) Akşama Couchsurfing sitesinden arkadaşım Jimena ile buluşup dışarı çıktık. Chapinero bölgesinde "Cinema Bar" isimli şirin bir yere gidip hem Bogota hakkında bilgiler aldım, hem sohbet ettik hem de dans etmeye çalıştık.(Ben tabii ki; o zaten biliyordu:) Çok keyifli bir akşam oldu.

Ertesi gün Medellin'de tanıştığım G. Kore'li arkadaşım Cristian ile buluştuk ve dışarı çıktık. Sohbet muhabbet derken akşam oldu ve buralarda benden daha fazla zaman geçirdiği için onun rehberliğinde gecelere aktık desem yeri olur. Cristian çok ilginç bir adam, 2 saniyede 3 kişi ile tanışabiliyor :D Başka arkadaşlarla tanışıp sohbet ettik ve Club Colombiya birası eşliğinde eğlenceli bir akşam yaşadık...

Sonraki gün çantamı topladım ve Candalaria bölgesine gittim. Gündüz olmasına rağmen yolda fazla oyalanmamam konusunda uyarıldım zira azıcık tehlikeli olabiliyormuş. "Peki" dedim ve önce otobüs sonra taksi ile Candalaria bölgesine ulaştım. Koloniyal binalarla dolu bu eski mahalle çok hoşuma gitti. Etrafta bolca bulunan hostellerden birisini seçtim ve çantamı bıraktım. Hostelimin hemen aşağısında bulunan küçük meydanda Stand-Up gösterisi yapan bir adam 20-25 kişiyi güldürüp eğlendiriyordu. Sokaklarda dolaştım ve Bogota'daki ilk fotoğfarları çektim. Zira Zona Rosa bölgesinde fotoğraflık bir durum yoktu. Akşam olunca küçük bir barda "Chicha" içtim. Chicha, genelde mısır, değişik olarak da üzüm elma vs meyvelerin fermante edilmesiyle elde edilen bir içecek. Buralarda oldukça popüler. Tadı feci yoğun ve ekşimsi buldum. Her zaman içmek isteyeceğim bir içki değildi doğrusu. Candalaria bölgesi akşam olunca değişik bir forma bürünüyor. Evsizler, çöpleri karıştıranlar, para isteyenler ve birşeye ihtiyacım olup olmadığını soran insanlar pek güven vermiyor doğrusu. Meydandan bir iki sokak uzaklaştığım zaman üzerime yönelen bakışları pek beğenmedim. Hostel yolları taştan...

Sabah kalktım ve kalkar kalmaz edindiğim harita ve bilgilerin rehberliğinde "Catedral del Sal" Tuz Katedralini görmek üzere yollara düştüm. Önce otobüs sonra minibüs ile 1,5 saat süren yolculuk sonrası katedrarin bulunduğu şirin beldeye vardım. Meyve satın aldım, yürüyerek katedrale ulaştım. Beklediğim şey eski tuz madeninde bulunan bir katedral görmek idi. Ancak ulaştığımda gördüm ki iş öyle değil. Tüm maden katedral. Koridorlardan rehber eşliğinde aşağı doğru indik ve tuz kalıpları çıkarılmış genelde 5-6 metra genişliğinde 40-50 metre uzunluğundaki tüneller loş bir şekilde aydınlatılmış ve Haç'larla süslenmiş. Kocaman bir yer ve onlarca bölümden oluşuyor. Çeşitli boy ve ebatlarda salonlar, ibadet yerlerinın yanı sıra içeride heykeller, çeşit çeşit haçlar, hediyelik eşyaların satıldığı dükkanlar, ışık gösterisinin yapıldığı bir bölüm, bölgenin yerlilerine kadar uzanan tuz tarihi belgeselinin gösteriminin yapıldığı sinema salonu mevcut. Beklemediğim bu tablo beni oldukça tatmin etti. Loş ve renkli ışık, her yerde duyulan yavaş ve etkileyici müzikle beraber değişik hissetmenizi sağlıyor.

Bogota'daki bir başka durağım "Museo del Oro" Altın Müzesi oldu. Bölgede binlerce yıl öncesinden başlayan altın işleme sanatının örneklerinin sergilendiği güzel bir yer. Amerikan yerlilerinin üretikleri çeşitli boy ve ebatlarda süs eşyaları, düğün, cenaze ve günlük hayatta kullanılan takılar, hükümdarlara özgü altın eşyalar vs oldukça dolu bir müze. Ayrıca ilkel tekniklerle altını nasıl işledikleri tasvirlerle anlatılıyor.

Bogota'daki en büyük sürprizim bana önceden söylenen,(Nedense) sadece yerel Kolombiyalı grupların çıkacağını düşündüğüm "Rock Al Parque" isimli festival oldu. Kahvaltı sonrası hostelde otururken önümde duran festival programına ilişti gözlerim ve hemmen kocaman oldular tabii. Günün prgramında "Black Label Society ve Anthrax" gibi gruplar vardı. Bir süre Ozzy Osbourne'un gitaristliğini yapmış sonrasında kendi grubunu kurmuş ünlü gitarist Zakk Wylde o akşam konser verecekti ve giriş ücretsi idi. Zakk, kendine has tarzı ile oldukça beğendiğim bir gitarist idi. Antrax ise lise zamanlarımda dinlediğim çok favori gruplarımdan olmasa da bedava dinlemenin keyifli olabileceği bir gruptu. Dergiyi karıştırırken sohbet ettiğim hostel arkadaşlarımdan Alman ve Venezuella'lı olanlar ile anlaşıp konserin yapılacağı "Parque Simon Bolivar" a yollandık.

Ulaştığımızda sahnede Puerto Rico'dan ünlü bir reggie grubu sahne de idi. Parkta 3 sahne kurulmuştu ve akşama doğru sadece ana sahnede 150.000 kişi zıplıyordu. Bu kadar insan aynı anda zıplayınca yer zangır zangır sarsılabiliyormuş :D Katıldığım en kalabalık festivelde, diğer sahnelerle beraber 250.000 kişi mevcutu. Dehşet bir rakam. Konser bedava olunca rakamlar coşmuş tabii. Alkollü içeceklerin yasak olduğu alana girdiğim zamanki yoğun ot kokusunu tarif etmem güç. Tabi bu ot kokusu çimlerden gelmiyordu. Hemen Kolombiya'da olduğu hatırlayıp gülümsedim :))

Black Label Society çıkana kadar sahne alan latin grupların bir kısmını gerçekten beğendim. Zaman gelip çattı ve Zakk Wylde grubuyla sahneye çıktı. Keyifli bir saat geçirdim ama itiraf etmeliyim ki Zakk Wylde'ın canlı performansını çok beğenmedim. Küçük sahnede performans sergilediler ve çok kalabalık değildi konserin ortalarına doğru izleyicilerden ayrılanar oldu. Bir süre sonra boşluklar büyümeye başladı. Fazla uğraşmayıp kendini fazla yormadan çalıp gittiğini söyleyebilirim.

Son günümün akşamında "Tantuniiiii! Şalgaaaaam!" diye feciat derecede aşeriyordum.Gün boyu Türk yemeklerinin hayallerini kurmuştum ki lokantanın birinin önündeki panoda" Comida Turko: Lahmacun" yazısını gördüm. "Obareeey!" tepkisinden sonra içeri daldım ve önce kendimi tanıtıp lahmacun söyledim.Lokantanın müdiresi kadın Türk olduğumu öğrenince çok sevindi ve yemek hakkında yorum istedi.10 dk sonra önüme konan yemeğim lahmacunla ilgisi yoktu.Yemeğe baktım kadına baktım, "Bu lahmacun değil ki!" dedim. Kadın dumur oldu "Nasıl yani? İnternetten baktık böyleydi" tepkisini verdi.(İnternetten bakıp lahmacun yapmışlar:) Önüme konan şey aslında içinde sumaklı soğan ve domates olan kıymalı bir dürümdü. Kadına lahmacunun böyle olmadığını açık vaziyette daha ince hamura bezenmiş kıyma soğan maydonoz vs harç ile yapıldığını hatta ince ve çıtır olanının makbul olduğunu maydonoz vs yeşilliğin ayrı servis edildiğini söyledim. Notlarını alan kadın ertesi gün tekrar gelmemi ve tatmamı rica etti. Üzülerek söyledim ki ben Cali'ye gider,size başarılar! :))





















































...devamını göster (show more...)

5 Eylül 2014 Cuma

Kolombiya - Madellin


Akşam saatlerinde Medellin hava alanına indim. "El Poblada" bölgesinde konaklamak amacındaydım. Önce minibüs sonra taksi ile El Poblado'ya ulaştım. Daha iner inmez kanım kaynadı. Panama'dayken, Medellin'de (Medecin diye telaffuz ediliyor) Çiçek Festivali (Feria de Flores) olduğunu duymuştum. Bu yüzden hostel bulmam biraz uzadı. Sonunda "Memphis Hostel"e yerleştim. Hostelin sloganı "Lets get fucked up!" olsa da hiç öyle olacak bir durumu yok. Bölgedeki ucuz hostellerden birisi ve sakin bir yer. Güler yüzlü bir sahibi ve şehir hakkında faydalı bilgiler veren bir de arkadaşı mevcut. 6 kişilik dorm yatak fiyatı 20.000 Peso.

Çantamı hostele atıp dışarı çıktığımda saat 22:00 civarıydı. Pargue Lleras'a gittim ve sokak satıcısında tavuklu patatesli bir yemek yedim. Marketten bir "Club Colombia" birası aldım. En iyisi oymuş. Tadını beğendiğim birayı yudumlarken etraftaki İngiliz sırt çantalılar onlara katılmamı istediler. Bana Aguardiente (Klombiya'ya özgü anason tadında bir içecek) shot ikram ettiler. Sonra yan tarafdaki Kolombiya'lı grupla tanıştım. Parque Lleras böyle bir yer kaynaşmak oldukça kolay. Sonra o parkta tanıştığım Kolombiyalı'larla, Medellin'de kaldığım günler boyunca görüştük ve çok eğlendik. Özellikle Kelly, kardeşleri ve kuzeni ile.

Ertesi gün tavsiye üzerine "Pargue Arvi"ye gittim. Önce metro ile sonra teleferik ile gidiliyor. 3-4 dakikalık bir teleferik yolculuğu beklerken 20-25 dk süren, şehrin bir ucundan dağ başına kadar süren bir yolculuk buldum. Sonunda vardığım yer yürüyüş yapılabilen, ormanlık parkurlardan oluşan taze meyve, yiyecek tüketebileceğiniz yer çıktı.İspanyolca bilgiler veren rehber eşliğinde bir grup insan ormanda yürüdük. Rehber bizden ağaçlara sarılmamızı istedi, sarıldık. Sonra taze orman meyveleri satın aldım. Altın çileğin buradaki ismi: "Uchuva".

Medellin tuğla rengi bir şehir. Teleferikle yolculuk yaparken dağlık bölgede etrafa yayılmış binlerce gecekonduyu görmek mümkün.

Ertesi gün "Jardin Botanico" Botanik bahçesine gidip çiçekleri ile ünlü şehirde envai çeşit çiçek ve çiçeklerle yapılmış ürünleri gördüm. Oldukça keyifliydi doğrusu. Akşamına Kelly ve arkadaşları ile buluşup barın birine gittik. Gece boyunca kaç tane Aguardiente'yi burnuma dayadılar bilmiyorum. Az buçuk dans etmeye falan çalıştım. "Salsa bilmiyor musun?" sorusuna, "Ben Rock Müzisyeniyim, bizler Cool adamlarız fazla dans etmeyiz" diyerek esprili bir cevap verdim ve güldük :)

Sonraki gün şehirde geçit töreni varmış oraya gittik. Hava o gün oldukça sıcaktı. Asıl büyük geçit töreni son gün olacakmış ama bu da keyifli idi. Çiçeklerle bezenmiş çeşit çeşit araçlar, antika arabalar, dans edenler vs keyif verici idi. Akşam Parque Lleras'ta sahne kuruldu ve ardı ardına gruplar çıkıp konser verdiler. 80'ler Rock çalan bir grupta baya eğlendim. Medellin şehir merkezinde yapılacak pek bir şey yok gibi. Parque Berrio'da yanyana kümelenmiş insanlar var. Her kümede müzik yapan ve onları dinleyen insanlar mevcut. Müzisyenler içki de satıyor. İlginç bir tarz tabii daha önce rastlamamıştım. Müzisyenler (İkili veya üçlü) enstrumanları, satacakları içkiler, tabureler vs yüklenip parka gidiyorlar; içki satıp müzik yapıyorlar. Mantıklı! :D Çarşı taraflarına devam ettim. Meyve satın aldım. Şu Nikaragua'da sürekli tükettiğim aptal meyveden buldum burada, hemen satın aldım :))) Kolombiya'lılar oldukça nazik ve sıcak kanlı insanlar. Dünyada suç oranı bakımından hatırı sayılır bir yere sahip bir ülkede sıcak kanlı nazik ve güleryüzlü halkla karşılaşmak azıcık şaşırtıyor insanı :)

Kolmbiya deyince birçok insanın aklına ilk gelen şey uyuşturucu tabii. Meşhur uyuşturucu baronu "Pablo Escobar" Medellin'li ve kartelini burada kurmuş. Sohbet ettiğim insanlar ve okuduğum kadarıyla feci bir adammış. Kendisine ait bir ordusu, uyuşturucu sevkiyatında kullanmak üzere uçakları, gemileri hatta deniz altısı bulunan Pablo ülkede başta Hakimler, savcılar ve polisler olmak üzere binlerce insanı öldürtmüş. Politikaya atılıp parlementoya seçildiğinde artık ondan güçlüsü yokmuş. Adamın yaptığı dehşet verici olayların haddi hesabı yok. 1993 yılında bir silahlı çatışma sırasında öldürülmüş. Kolombiya hala dünyanın en büyük Kokain üreticisi olarak gösteriliyor. Sokakta yürüken uyuşturucu kullanan adamları görmek mümkün, damarına şırıngayı basan adam gördüğümü söyleyebilirim.

Sonraki günlerde hem Kolombiyalı arkadaşlarım hem de hostelde tanıştığım Güney Kore'li arkadaşım Cristian ile vakit geçirdim. Hard Rock Cafe'de 2 grup izledim. Tesadüfen bir konser yakaladım üniversitenin yanında. Bir iki gruptan sonra ünlü bir Kolombiyalı şarkıcı konser verdi. Dansçıları ve şovları müthişti doğrusu çok eğlendim.

Parque El Pobla'da da hafta sonları eğlenceli ortam olabiliyor. Parque Llears etrafında birçok bar restoran kafe ve klüp mevcut. Çiçek Festivali'nin son günüdeki geçit töreni şahaneydi. Rengaren kıyafetleri ile sokaklarda dans edenler, envai çeşit çiçeklerle panolar hazırlayıp taşıyan insanlar, hayvanlar, değişik kostümleri ile animasyon yapan insanlar ve tabii ki binlerce çiçek. Hem dans edip hem de insanlara tişört fırlatan bir elemanın attığı bir tişört ağacın dalına sıkışınca o tişört bana yar oldu. Etrafdaki en uzun adam olarak sıçrayıp aldım :) Bu da ayrı eğlenceliydi :)))








































































...devamını göster (show more...)