18 Kasım 2013 Pazartesi

Hindistan - Kerala

KOCHI:

Aambol'den çıkıp Kochiye ulaşmam tam 18 buçuk saat sürdü. 1 saat Gar'a yolculuk, 2 saat rötar, 15 saat yolculuk. Off bu yollar yedi beni yedi :)

Kochi birkaç kısımdan oluşuyor. Buranın cazibe merkezi ve en çok turist çeken bölgesi "Fort Kochi" (Fort Cochin de diyorlar). Şirin ve keyifli bir yer. Hindistan'da güneye indikçe ortam daha rahat ve daha temiz. Çetin bir pazarlıktan sonra (Hindistan'da pazarlığı feci öğrendim. Yoksa feci kazıklanıyorsunuz) otelime yerleştim. Hemmen dışarı çıkıp en yakın restorana kendimi attım. Et mi yoksa kayış mı belli olmayan etli yemeği saniyesinde geri gönderip yine tavuk yedim. O kadar da sordum et taze mi yumuşak mı nedir diye. Hindistanda defalarca gözümün içine baka baka yalan söylediler.

Yemekten sonra hemen dolaşmaya çıkıyorum. Yüzyıllardı aynı metotla, Çin usulü balık avlanan platforları geziyorum. İlgi çekici ve değişik. Sokaklar o kadar da pis değil. Sahil boyu yürüyorum. Sonra yönümü Ünlü kaşif "Vasco De Gama"nın arka tarafında ikamet ettiği Kiliseye çeviriyorum. Vasco De Gama, Avrupa'dan çıkıp direk Hindistan'a ayak basmış ilk Avrupalı. Bu olay tüm dünyanın akışını değiştirmiş. Osmanlı'nın ve İran'ın kontrolündeki ticaret yolu ve Akdeniz, önemini büyük ölcüde yitirmiş. 1524 de Vasco De Gama, Kochi'yi 3. ziyaretinde ölmüş ve bu kiliseye gömilmüş.

Bir süre burada kalan naaşını Portekiz'liler Lizbon'a taşımışlar. Şu an mezar taşı hala kilisede bulunuyor. Fort Kochi'de görülecek yerlerin çoğu yürüme mesafesinde. Herhangi bir turizm ofisinden temin edebileceğiniz haritada gideceğiniz yerler işaretli. Yok ben yürümem diyorsanız 150-200 rupee'ye anlaşabileceğiniz bir Rikşacı sizi istediğiniz yerlere tek tek götürebilir.

Hemen bir turizm ofisine girip kendime "Backwater Trip" yani kanallardan oluşan durgun su gezisi satın aldım. Buranın en önemli olayı bu gezi ve gerçekten de harikaydı. Su çok temiz olmamasına karşın resmen cennetin içine giriyorsunuz. İnsan gücüyle eski usül ilerleyen 20 kişilik bot ve çeşit çeşit bitki örtüsü içinde yolculuk çok huzurlu ve keyifli. Gezi sırasında yerel evlere konuk olup Hindistan cevizinden neler yapabildiklerini görüp şaşırıyorsunuz. Kabuğunu yakıyorlar, liflerinden iplik yapıyorlar, meyvenin içinden çeşitli yemekler yapıyorlar, suyundan alkollü içecek bile üretiyorlar. Geleneksel şekilde sunulan Hint yemeğimizi yiyip, 6-7 kişi alabilen daha dar ve küçük botumuza geçiyoruz. Günün geri kalan kısmında daha dar kanalları dolaşıp, Hindistan'ın baharat konusunda neden 1 numara olduğunu anlıyoruz. Durduğumuz bir bölgede yerden baharat fışkırıyor. Karabiber ağacı, çeşit çeşit Köri bitkileri, envai çeşit baharat bitkileri. En çok etkilendiğim ise Tarçın oldu. Bildiğiniz kocaman bir ağaç düşünün, görseniz anlamazsınız bile, ağacın gövdesindeki kabuklar bildiğiniz tarçın :) Ağacı soyup tarçın parçaları olarak satıyorlar. Ağacı kokluyorsunuz ve doğanın ne kadar harika birşey olduğunu içinizde hissediyorsunuz...

Turum sırasında 40 yıldır Goa'da yaşayan ve eski Hippy dostlarla tanıştım ve sohbet etme fırsatı buldum. Çok şeker ve cana yakınlar. Bana Elektrik bile olmayan ve herkesin beraber yaşayıp gitar çalıp şarkılar söylediği zamanlardan ve o dönemden Elektronik partilere geçiş evresinden bahsettiler.

Akşam otelime döndüğümde, sabah almayı düşünüp "Aman yav akşam alırım" dediğim Sri Lanka uçak biletlerinin tükendiğini öğrenince şöyle bir ter bastı önce :) Acentalara gittim yok, hava yolu şirketini aradım bütün koltuklar satılmış hem istediğim tarihe hem de birkaç gün sonrasına kadar bilet yok. Bütün planlar alt üst oldu ve içimden bir sen "Bas Tayland'a git!" dedi. Önce baya bi tereddüt ettim ama sonrasında buraların kültürü yemeği insanı ve doğası bu kadar yeterli dedim ve Sri Lanka'yı iptal ettim. "Tayland bekle beni vuhuuu! :D"

Tayland biletimi 3 gün sonrası için aldıktan sonra, Hindistandaki son durağum olacak daha da güneydeki Varkala'ya yol aldım...

















































VARKALA BEACH:

Rezalet bir tane daha otobüs yolculuğundan sonra... :))))) 160 km yol 7 saat mı tutar be kardeşim... Böyle otobüs mü kullanılır? Sonunda olacağı buydu ve kazayı yaptık. Otobüsümüz öndeki bir araca çarptı. Çarpmasa şaşardım doğrusu. Otobüsün içinde silme insan. Neyse ki önemli birşey olmadı ve kimse yaralanmadı.İddaa ediyorum Hindistan'da araç kullanan insanların % 90'ı araç kullanmayı bilmiyor.Gerçekten abartmıyorum.

Varkala Plajı sahile parelel uzanan tepe üzerine kurulu küçücük ve şirin bir yer. İnce uzun daracık bir sokak üzerine serpilmiş restoranlar cafe-barlar ve arkalarında otel ve pansiyonlar. Türkiye ile kıyaslayamıyacağım ucuzlukta deniz ürünleri tüketebilirsiiz. Envai çeşit balık, her boy karides, yengeçler, kalamarlar...

Birkaç plaj var ve dalgalar çok kuvvetli doğrusu. Konaklama yerleri ve yeme içme fiyatları gittiğim tarihe göre oldukça uygundu. Hindistanda ödediğim en ucuz konaklama ücretini burada ödedim. İçinde duşu ve tuvaleti olan oldukça sade oda için 250 rupee ödedim.

Kochi'de aynı otelde konakladığımız Avusturya'lı Lucas ile karşılaştım ve bira içip sohbet ettik. Sonra açık sahnesi olan "Chill Out" bar'a gittik. Herkes enstrumanını getirmiş sırayla ya da beraber müzik yapıyorlar. Doğaçlama müzük yapan bir ekip fazla uzatınca ortamdaki İngiliz çift "Off yok mu şarkı çalacak birisi" dedi ve göz göze geldik :) Bana "Çalabilir misin" der gibi baktılar ben de onlara "Neden olmasın" der gibi baktım. Sonra Pitt sahneye koştu ve gitarı söküp alıp bana verdi :))) The Cure'dan bi şarkı çaldım ve teşekkür ettim ama kimse gitarı almadı.
Bir daha muhabbeti sonrasında bir tane de Radiohead çalıp söyledim yine teşekkür ettim. "Oooo vallaa bırakmayız" ın İngilizce'siyle beni bırakmadılar :)) Üstüne bir de Creed'ten "With arms wide open" çalıp söyledim ve gitarı bıraktım. Çok keyifli bir gece idi. Pitt ve Sheila 60 larında ama yaşlarını hiç göstermeyen çok eğlenceli bir çiftti. Birkaç bira ve müzik ortamı tüm yorgunlığumu aldı doğrusu...

Tayland zamanı! :))))




















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder