17 Ocak 2014 Cuma

Myanmar - Mandalay

Mandalay'a varıp da otobüsten indiğimde saat 02:30 civarıydı. Myanmar'da otobüs saatleri öyle bir düzenlenmiş ki saçma sapan saatlerde varıyorsunuz. Buraya gelmeden pansiyon bulma çabalarım sonuç vermeyince buraya ulaştığımda aramaya karar vermiştim. Otobüsten iner inmez Bisiklet tuk tukçular üzerime üşüştüler. Onlarla kalacak yer konusunu konuşurken otobüsten inen herkesin basıp gitmiş olduklarını fark ettim. O anda yanıma gerçekten minyon bir kadın geldi ve elindeki haritayı göstererek Pansiyon-Otel bölgesinin fazla uzakta olmadığını, onun da kalacak yeri olmadığını ve yürüyebileceğimizi söyledi. Kabul ettim ve karanlık ıssız caddede yürümeye başladık. Bu kadının adı "Yukari" idi ve Japon'du. Gecenin bir yarısı harita okumaya çalışarak pansiyon-otel aradık. Bulduğumuz her otel her pansiyon doluyuz dedi.

Saatler 04:30 u gösterdiğnde Yukari'ye açık gördüğüm bir kafe restoran ve başka birçok şeye benzeyen yeri gösterip çay içmeyi teklif ettim. Kafeye oturduk hem çay hem de yiyecek birşeyler söyledik (Samosa). Yolculuğum sırasında ilk kez kalacak yer bulamamıştım ve sokakta kaldım :) Yukari'ye akşama kadar Mandalay'ı gezmeyi akşam da otobüslere binip şehirden ayrılmayı teklif ettim. O, akşam Yangon'a gidecekti ben İnley gölü'ne. Kabul etti ve çantaları kafeye bırakıp saat 05:00'te açılan Eindaw Paya'yı (Tapınak) gezerek başladık. Sabahın köründe bizi gören rahipler şaşkın şaşkın bize bakarak yolarına gittiler.

Sokak aralarına kurulan ve baya büyük halk pazarı Zeigyo Market kurulmuş ve satışlar başlamıştı. Zeigyo Market, içinde her nevi meyve sebze kıyafet vs bulabileceğiniz, bizim pazarlara benzeyen bir pazar. Bu pazarı gezerken o kadar keyif aldım ki anlatamam. Yukari bile şaşırdı. Ben zaten pazarları çok seven birisiyim. Rengarenk taze meyve sebze ve çiçeklerin olduğu yollarda yürümek, geleneksel kıyafetleri ile koşuşturan insanların bana bakıp gülümsemeleri çok keyif verdi. Burada baya zaman geçirip, fotoğraf çekip, meyve yedim. Kırmızı eriğe benzeyen bir meyve tadınca yüzümdeki ifadeyi görmeniz gerekirdi. Meyveyi ısırdım ve suratım da bende yamulduk :) Meyveyi içine birşeyler katarak haşlamışlar galiba, rezzzaalet bir tadı vardı ve bir sürü insan onu satın alıyordu :)))) Devam edip Sey Kya Thiha Paya'yı gezdik sonrasında otobüs bileti satın almaya karar verdik. Artık hava aydınlamış hareket başlamıştı. Yukari Yangon'a gitme fikrini değiştirip İnley gölünü görmeye karar verdi ve biletleri aldık.

Sonraki durağımız Mandalay Hill Mandalay Tepesi) oldu. Pikapla giriş kapısına kadar gelip sonrasında başladık merdiven çıkmaya. Kaçyüz tane basamak çıktığımı sayamadım ama yorgunlıktan geberdiğimi söyleyebilirim. Bir gece önceki otobüs yolculuğunda dar koltuklarda uyuyamamıştım sonuçta. Baya bir merdiven çıktıktan sonra güzel manzaralı bir yere ulaştık. Burayı zirve sandım ve etrafı izleyip fotoğraf çektim. Zirve olmadığını öğrenince merdivene devam. Ulaştığım yer de zirve çıkmayınca tekrar merdiven. Bu şekilde "Zirveye geldim galiba, işte bu sefer zirve" diyerek 6-7 katman daha geçtik. Ne zirveymiş arkadaş çık çık bitmedi :) Tüm bu katmanları yalın ayak çıkıyorsunuz çünkü bütün bu tepe ve katmanlar tapınak. Her katmanda küçük tapınaklar mevcut. Çıkarken kafe restoran tarzı bir yerde değişik kızartma tarzı şeyler taddım ama beğenmedim :)

Bu çıkışın bir de inişi olacaktı tabii ama bir tepenin belli bir bölgesine kadar inen bir asansör gördük ve onunla indik. Sonra tepe yolundan aşağı doğru yürüdük. Oldukça huzur verici ağaçlık ve sakin bir yoldu. Sanda Muni ve Kuthadow Paya'ları da gezdikten sonra bana Paya ve Pagoda'dan gına gelmeye başladı. Yukari hala Pagoda Paya peşindeydi. Ben bir kafe bulup oturdum o bir iki yer daha gezip geri geldi. Sonra şehre dönüp bira satan bir restoran bulup bira ve yemek söyledik. Yukari 40 yaşındaymış ve Panasonic firmasında Bilgisayar Mühendisi olarak çalışıyormuş. "Benim Panasonic marka ev sinema sistemim var" diyince çok sevindi :))) Ne tarz müzik yaptığımı sorunca Rock dedim. "Ben Heavy Metal" seviyorum dedi obaaa Metalci Japon mühendis :))))

Söylediğimiz biraların kapaklarını kazıyınca para ya da bedava bira kazanıyorsunuz. Önce 200 Kyat sonra da 1000 kyat kazanınca keyfe geldik. Toplamda sadece 2,5 lira etse de kazanma duygusu mutlu etti. Restoranda yan masadaki Myanmarlı arkadaşlar da sohbete katıldı. İngiizce bilen arkadaşlar bulunca sormak istediğim soruları sordum ve sohbet ettik. Myanmar da ilginç bir durum var. Otomobillerde direksiyon sağda ama soldan akması gereken trafik sağdan akıyor. Bunun nedeni olarak oldukça ilginç ve bir o kadar da saçma bir hikaye duymuştum. Hikayeye göre zamanında yönetim kadrosundaki generallerden birisi bir rüya görür. Rüyasında kendisini trafikte görse gerek ki bir rüya yorumcusuna gider ve rüyasını anlatır. Rüya yorumcusu trafiğin yönünü değiştirmezse öleceğini söyler. Genral de trafiğin yönünün değişmesini sağlar. Hikaye bu. Bunun gerçek olup olmadığını sordum. Gerçekmiş :)) "Evet doğru" dedi eleman. Şaka gibi birşey, hatta fıkra gibi :))) Genelde erkeklerin ağızlarının içine koydukları yaprağa sarılmış tütün ve başka bazı maddeleri bir süre ağızlarında saklayıp sonra tükürüyorlar. Çoğunun dişleri rezalet durumda.

Aşkam olunca İnley gölüne giden otobüse doğru yollandık. İnley gölünden beklentim büyüktü. Ciddi yorgun bir vaziyette kalacak yer ayarlamadan yola çıktık...













































2 yorum:

  1. puuahahauahuahh :)))))general'in kıçı açıkta kalmış, ama herkes inanmış rüyasına :)))))))))))))) çok güldüm walla :))) bi de pazardaki meyveyi yediğinde ne hale geldiğini hayal etmek de komikti :))) sence neden o meyve karşına çıktı? bi düşün bakalım.. bizim pazarlardaki muhteşem meyvelerin tadına bakıp da "amaaan bu ekşi.. amaaan bu olmamış!" diye adamların sabrını test eden ben miydim emrecaaaan??? hahahhaaaa :)))))))

    YanıtlaSil
  2. Puhahahaa :DDD Sesli güldüm be Democan hatta kahkaha attım :D Bak zavallı pazarcılara yaptıklarım nerelerden çıkıyor gördün mü.. Karma bile Global olmuş :D

    YanıtlaSil