6 Aralık 2013 Cuma

Kamboçya - Phnom Penh

Feci yağan bir yağmurun altında otobüsten inip koşarak kapalı bir yere sığınıyorum ve akşam satlerinde vardığım Phnom Penh'e ilk ayak basışım böyle oluyor. Hemen kalacak yerimi ayarlıyorum ve pansiyonumun çatısındaki kafede yağmur eşliğinde ilk biramı yuvarlıyorum. Ertesi gün için gezi planı çıkarıp muhtemelen bu plana uymayacağımı ve kafama göre dolaşacağımı düşünerek odama gidiyorum :)

Kamboçya Krallığı çok partili sistemle yönetiliyor. Kral'ın yetkileri sınırlanmış; sembolik bir krallık söz konusu, yetki hükümette. Şehirler arası yollarda ilerlerken abartmıyorum her 100 metrede bir iktidarda olan Kamboçya halk partisi'nin (Cambodian People paty) reklam tabelelarını görüyorsunuz. Parti Sosyalist ve Halkçı olduğunu idda etse de öyle olduğunu düşünen yok. Sohbet ettiğim Kamboçya'lı bir arkadaşa Kamboçya ile ilgili sorular soruyorum. Hükümetin ne kadar baskıcı olduğundan, yolsuzluklardan, kendisine muhalif olanları o ya da bu sebeple içeri tıktıklarından bahsediyor. Bir yerden tanıdık geliyor ama neyssse... Kurtulmak istediklerinden ama şaibeli seçimler ile birtürlü kurtulamadıklarını ekliyor. Bir süre sonra arkadaşın adını sorduğumda korkuyla bana bakıyor ve "Neden..? , Neden soruyorsun?" diyor. "Hiç arkadışım bir saattir sohbet ediyoruz adlarımızı bilmiyoruz tanışalım istedim diyorum", "Merak etme ben ajan muhbir falan değilim" diye de ekliyorum. Anlıyorum ki başlarındaki hükümet gerçekten baskıcı. İnsanların içini korku sarmış...

Kamboçya "Hindiçin" tabir edilen yarımadada bulunuyor, 1863 - 1953 tarihleri arasında Fransız sömürgesi imiş. 1975 yılında iktidara gelen Komünist olduklarını idda eden (Bence Komünist falan değil sadece caniler) Pol Pot yönetimindeki Kızıl Khmer'ler 4 yıl boyunca ülkenin adeta canına okumuş. Tek sınıf yaratma amacıyla (Köylü sınıfı) ülkedeki eğitimli insanları, muhalifleri ve sadece şüpheli gördükleri insanları şuursuzca öldürmeye, katletmeye başlamışlar. Kadın, çocuk, yaşlı dinlememişler. Bu dönemde 3 milyon civarı insan, insanlık dışı yöntemlerle öldürülmüşler. Bu insanların arasında yabancılar da var.

Programımın en başında "Kiling Fields" (Choeung Ek Genocidal Center) diye tabir edilen insanların katledilip toplu mezarlara gömüldüğü şimdilerde ziyarete açılan bölge var. Pansiyonumda kalan 3 Alman arkadaş ile Tuk Tuk kiralayıp buraya gidiyoruz. Yollar toz duman içinde. Vardığımızda kapıda bize Audio Guide ( Sesli Rehber Cihazı) veriyorlar. Bu Cihazda rehber Kızıl Khmeler'den katliam sebep ve yöntemlerinden bahsediyor. Doğrusu duyduklarıma inanamıyorum. Dehşet verici yöntemlerle insanların nerede nasıl katledilip gömüldüklerini duydukça insanı ateş basıyor. Toplu mezarları ve ölen insanlara ait eşyaları görüyoruz. Katledilen inanlar için yapılan Stupa(Dini Anıt) ve müzeyi görüyoruz. Çocukların nasıl katledildiklerini anlatan resimli tasfirleri anlatamam.

Orardan ayrılıp S21 isimli, zamanında okul olan ama Kızıl Khmerler tarafından hapishane olarak kullanılan, şimdilerde müze olan bölgeye gidiyoruz. Hücreler, işkence aletleri ve ölenlerin bir kısmının kıyafet ve resimlerini görüyoruz. Düşünüyorum, bir insan hangi psikoloji ile bütün bunları yapabilir. Ne kadar hasta olmak gerekir? Bulamıyorum... Bozuk moraller ve depresif bir psikoloji ile pansiyona dönüyoruz ve biraları söyleyip bu psikolojiden kurtulmaya çalışıyoruz.

Ertesi gün Mekong Deltası yürüyüşü için pansiyonumdan çıkıyorum. Nehir kenarı çok huzurlu. Hızlı bir yapılanma da sözkonusu. Nehir boyunca yürüyüp fotoğraf çekiyorum.

Mekong 5 ülkeden geçiyor: Çin, Tayland, Laos, Kamboçya, Vetnam. Birçok kolu mevcut. Güneydoğu asyanın 7. Dünyanında 12. uzun nehri. Nehir kenarında yürüyüş yapanlar, atıştıranlar, gezen eğlenen, uyuyan, balık tutan bir sürü insan.

Sokak satıcılarından ve esnaf lokantasından yemek yiyorum. Lezzetli ve çok ucuz. Tavuklu sebzeli pilav ve çorba 3 TL :) Bir tapınak görüyorum ve hemen geziyorum. Tapınakta genç bir rahip küçük bir çocuğa birşey gösteriyor. Yaklaşınca anlıyorum ki çocuğa Buda'nın öğretilerinden bahsetmiyor. Akıllı telefonda oyun oynuyorlar :)))

Ayrıca gezilecek yerler arasında National Museum, Royal Palace, Rus Pazarı'nı sayabilirim. Birçok başka yer bulunur emimim araştırdıktan sonra.

Kamboçya'dan Laos'a gitme planım Laos büyük elçiliğine varınca suya düşüyor. Artık Türklere vize vermiyorlar. Laos'tan sponsor bulmam, otel uçak rezervasyonları vs isteyip işi yokuşa sürüyorlar. Eskiden 3 fotoğraf ve 40 dolar ile 1 saatte alınabilen vize şimdilerde rüya. Çeşitli Acentalarla görüşüyorum ama sonuç aynı Bir tanesi manidar bir cevap veriyor, "Türkiye kara listede" Yahu ne oldu da böyle oldu? Yapacak birşey yok ben de gitmiyorum kardeşim... :)

Buradan güneye Sihanoukville'e ve Koh Rong adasına gitme planlarımı hayata geçirmek için bir otobüs bileti satın alıyorum. Yolculuğa devam...









































3 yorum:

  1. Emre süpersin yazılarınla fotoğraflarınla bizlere aynı keyfi yaşatıyorsun... O kadar keyif alıyorum ki arkası yarın gibi olmasın diye 2-3 yazı birikince toptan okumak için bekliyorum. Yoksa keyfin tam ortasında yazı bitiyor :))

    YanıtlaSil
  2. Emre süpersin yazılarınla fotoğraflarınla bizlere aynı keyfi yaşatıyorsun... O kadar keyif alıyorum ki arkası yarın gibi olmasın diye 2-3 yazı birikince toptan okumak için bekliyorum. Yoksa keyfin tam ortasında yazı bitiyor :))

    YanıtlaSil
  3. Çok eşekkür ederim kardeşim çok mutu ettin beni yorumunla. Paylaştıkça keyifli oluyor :)))

    YanıtlaSil