30 Aralık 2013 Pazartesi

Malezya - Penang Adası

Malezya'ya hareket etmeden 1 gün önce biletimi almak üzere bir S. Acentasına girdim. Tayland - Koh Phangan, Malezya - Penang adası bileti için 1350 bath istedi. Yan acentaya sordum 1500 bath istedi. Karşıdakine sordum 1050 bath istedi. Fiyat konusu inanılmaz buralarda. 5 yere sorup 5 fiyat alabilirsiniz. Almak istediğiniz bir ürün için 3 de isteyebilirler 300 de :))) Sokakta herhangi bir ürünün fiyatını öğrenip pahalıymış diyip yürümeye başladığınızda fiyat anında yarıya düşebilir. Sonunda 1400 istenen ürünü 300 e alabilirsiniz :)))

Minibüs ile sınır kapısına geldiğimde kontuardaki polis memuru Türk pasaportumu görünce ofise gitmem gerektiğini söyledi. "O da nedenmiş canım?" diye söylenerek ofise gittim memur çıkış damgasını vururken neden buraya gelmem gerektiğini sorduğunda "Türkiye; Pakistan, Bagladeş vs ülkelerle aynı sınıfta. Çıkışları buradan yapıyoruz" cevabını aldım. Sınıflandırılmak hoş birşey değil. Malezya'ya girerken de kontuar sırasındaki yapancılar 10 sn de geçtiler. Türk pasaportumu gören polis memuru ard arda sorular sormaya başladı. Banka kartımı göstermemi bile istedi. Durum böyle, sebebini iyi düşünmek lazım...

14-15 saat süren Feribot + Otobüs + Minibüsten oluşan yolculuğum sonunda akşam saalerinde Penang'a vardım. George Town bölgesinde Little India ( Küçük Hindistan) denen yerde iner inmez yanıma gelen bir hostelin çalışanı bana hostellerini göstermek istediğini söyledi. Gittim gördüm, beğendim kaldım :) 12 kişilik yatakhane ranzama (Dorm Bed) yerleştim. Hemen dışarı çıkıp sokak yemekleri satan yere gittim ve Malezya usulü karidesli noddle'mı ve taze portakal suyumu gömdüm, hostele geri döndüm. Hostelin resepsiyonu aynı zamanda bar :) Oturup bir bira içtim ve hostel sakinleriyle tanıştım. Bir gece önce sabaha kadar uyumamış sonrasında 14 saat yol yapmış biri olarak o bir bira beni turşu yaptı ve yukarı çıkıp yatağa adeta devrildim :)))

Sabah kalkıp kahvaltı aradım bulamadım tavuklu pilav yedim ve Ada'yı keşfe çıktım. Ada oldukça kozmopolit. Hint mahallesi, çin mahallesi, Burma'lılar, Taylandlılar, Batılılar, Ermeniler vs. Kaldığım bölge (george Town) Kültür mirası ilan edilen eski sokak ve binalardan oluşan salaş ve samimi bir bölge. Ada ana karaya 13 km'lik bir köprü ile bağlanmış. Yetersiz kaldığı için 24 km'lik yeni köprü hizmete girmek üzere. Ticaret ve sanayi oldukça gelişmiş durumda. Ada'da dev teknoloji şirketlerinin üretim birimleri bulunuyor. Ancak konuştuğum bir çinli adam, artan maliyetler yüzünden bu birimlerin Çin, Vietnam gibi ülkelere kaydığındn bahsetti. Malezya eski bir ingiliz sömürgesi ve bağımsızlıklarını 1957 de kazanmışlar. Ülke çoğunluğu müslüman ve sokakta bunu hissedebiliyorsunuz. Malay kadınların çoğu türbanlı. Sokaklarda köşelerde metal işçilikle yapılmış karikatür şeklinde bilgiler mevcut. Ayrıca duvarlarda sokak sanatı örnekleri de mevcut. Akşam hostelime gittim ve kapıda eski bir Bisiklet Tuk Tuk gördüm. Resimdeki tuk tuk ile sadece poz verdiğimi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz :))) Yanıma gelen hostel çalışanı bi tur atabileceğimi söyleyince atladım bisiklete Vuhuu! şehirde bir tur attım geldim. Beni eski püskü tuk tuk ile görenler şaşkınlıkla bana baktılar. Çok keyifliydi gerçekten :)

Penang'da sokak yemeklerini çok sevdim. Çok lezzetli ve ucuzlar. Akşam yemek yediğim sokak satıcılarıyla sohbet ettim; Malezya'yı, Ada'yı sordum anlattılar. Çok sıcak kanlı olanları da var, "Kardiş yemeği al, parayı ver ve devam et bekleme yapma!" diyenleri de... Ada'da gece hayatını çok renkli bulmadım. Bir akşam yerel canlı müzik bulmak üzere yollara düştüm, bana tarif ettikleri bara kafamı uzattığımda Çince pop yapan ikiliyi gördüm ve tam çıkarken yanıma barın sahibi geldi. Beni kolumdan tutup "Gel arkadaşım bak bu da Çince müzik gel arkadaşlarıma katıl" diyerek beni bir grup gencin masasına götürdü. Oldukça arkadaşça ve sıcak kanlı Çinlilerle bira içip sohbet ettik. Hepsi çok ilgili ve meraklılardı. Keyifli bir akşam oldu. Türkiye hakkında ne az şey biliyorlar. Birçok insanın hayatında tanıştığı ilk Türk olma şerefine nail oldum :)

Ada'da Şehir müzesini, ingilizlerden kalma kaleyi, saat kulesini vs gezdim. Saçlarımı kestirdim (Yine Hintli berbere denk geldik yav :) Tavsiye üzerine 825 m rakımı olduğunu öğrendiğim "Penang Tepesi"ne (Penang Hill) çıktım. Tepeden Adaya yukarıdan bakıp manzarayı izlemek keyifli ama beklediğim etkiyi gördüğümü söyleyemeyeceğim. Tepeye 30 Ringit karşığında Küçük bir trenle birkaç dakikada çıkabiliyorsunuz.

Son gecemde Hostelin barında erken Chrismass kutlamasında bulundum. Hostel sahibi başta olmak üzere çalışanlar ve bir kısım müşteri sorhoşluktan dağıtıyorlardı. Ben de iki küçük şişe Malezya vodkasının tadına baktım :)) Aynı zamanda Malezya'lı bir yazar ile Malezya, Türkiye ve Dünya politikası üstüne döktürmeler yaptık :D Hintlisi, Çinlisi, Singapurlusu, İrlandalısı vs. Kültür salatasınından bir tabak yaşadığımı söyleyebilirim... (Bir demet, bir buket, bir tutam hatta bir kepçe denedim olmadı, böyle oldu yiyin gari! :))))))) )











































...devamını göster (show more...)

26 Aralık 2013 Perşembe

23 Aralık 2013 Pazartesi

Tayland - Koh Tao & Koh Phangan

KOH TAO:

Pai'dan Chiang Mai'ye, oradan da 11 saat yolculuktan sonra Bangkok otogarına geldim. Etrafımı saran ve Kaosan Road'a 600 Bath'a götüreceklerini söyleyen taksicileri "sabırla" görmezden gelerek şehir içi otobüsüne atladım. Sadece 7 bath ödedim ve Kaosan Road'a ulaştım. Gitmek istediğim yer Koh Tao (Tao adası) adasına biletimi aldım. Akşam hareket ederek önce 10 saat otobüs yolculuğu sonrasında da yaklaşık 1 saatlik tekne yolculuğunun ardından Koh Tao'ya ulaştım. Ada cennet gibi gerçekten. Konaklama kuzeye göre biraz pahalı. Oldukça sade bungalow'uma yerleştim ve dışarı çıktım. Beyaz kum, berrak tertemiz bir deniz, denize uzanan palmiyelerle tam bir tropik ada görünümündeydi. Ada Scuba dalış merkezi olarak ünlenmiş. Sertifika almak ve dalmak isteyen birçok gezgin adaya geliyor. En uygun fiyatla sertifika veren dalış merkeleri burada imiş. Oldukça fazla sırt çantalı mevcut.

Akşamları eğlence durumları hiç fena değil. Küçücük bir ada aslında ama keyifli. Bir akşam yemeğinden sonra birkaç bar dolaşayım dedim ve gittiğim bir barda Kaleiçi Gizli Bahçe'de tanıştığım sohbet ettiğim bir Amerikalı gezgin ile karşılaştım. "Hey! ben seni tanıyorum" dedim "Türkiye!" "Eveet Antalya!" dedi. Dünya küçük olayına bir örnek :) Sohbet ettik ve öğrendim ki benim Nepal ve Hindistan'da olduğum tarihlere benzer tarihlerde o da oralardaymış. Burada karşılaşmak varmış :)))

Barların önünde, barlara müşteri çekmek ve eğlendirmek amaçlı kadrolu Joglör'ler var. Birbirleri arasında tatlı bir rekabet sözkonusu. Tayland'lı Jonglörler gerçekten yetenekli. Ada, dalmak, denize girmek, dinlenmek için uygun bir yer. Dalmak ve sertifika almak isteyenlere özellikle tavsiye ederim.

















KOH PHANGAN:

Meşhuuur parti adası :) "Full Moon" (Dolunay) partileriyle ünlü güzel ada. Koh Tao'dan 1 saat uzaklıkta ve daha büyük bir ada. Adaya gitmeden rezervasyon yapmamıştım ve iki gün sonra Full Moon partisi vardı. "Nasıl olsa bulurum" dediğim adada otelimi ayarlamak yaklaşık 4 saat sürdü :))

Ben önce inanılmaz sakin bir plaja ulaştım. Akşam üstüydü ve gördüğüm manzara inanılmazdı. Mavi gümüş renkli, gel-git olayı yüzünden geriye çekilmiş bir deniz ve seyrek sıralanmış birkaç otelcik. Ortalıkta kimsecikler yok, herhangi bir ses ve hareket de yok... Birkaç yer bakındım ve buranın o andaki ruh halim için fazla sakin olduğunu düşünüp başka bir plaja "Bann Tai" e yöneldim. Aslında gitmek istediğim yer partinin olacağı "Haad Rin" plajıydı ama bana yer bulma ve fiyatlar konusunda hiç şansım olmadığını söylediler :))) Ada'da her dakka parti var aslında. "Jungle Party, Shiva Moon Party, Half Moon Party, O party, Bu Party..." Amaç parti isim bahane :)

Bann Tai'de de oteller ya doluydu ya da parti sebebiyle uçuk fiyatlar istiyorlardı. Sonunda tüm ikna yeteneğimi kullanıp fiyatı olabildiğince aşağı çektiğim otelime yerleştim. Phangan'ı çok sevdim. Her çeşit plajı var. İsterseniz barlar ve parti, isterseniz in cin olmayan huzurdan ölebileceğiniz plajlar. Adada ev kiralayıp yaşayan birçok batılı mevcut.

Kaldığım otelde personel çok sıcak kanlıydı. Barda ve restoranda çalışan "Vin" isimli geçle sohbet ettik bo bol. 6 yıl önce Myanmar'dan kaçak girmiş Tayland'a. Myanmar'da durumu kötüymüş ve insan kaçakçılarına "20.000 bath", yaklaşık 1250 TL ödemiş. Söylediğine göre 11 gün süren aç, susuz ve rezalet bir yolculuğun ardından Tayland'a ulaşmışlar. Burma pasaportu yok ama Tayland'dan pasaport almayı başarmış. Evlenmiş, çok şirin bir eşi ve bebeği var şimdi :)

Eveeet sıra geldi parti zamanına :)) Parti akşamı otelde barbekü partisi yapıldı. 200 bath ver istediğin kadar ye. E böyle dediler mi sınırları zorlayası geliyor insanın :) Ben de zorladım tabii. Bu arada otelde tanıştığım Kolombiyalı bir arkadaş aralarında bir Türk'ün de olduğunu söyledi ve böylece Gözde ile tanıştım. Gözde ve arkadaşları Hindistan da bir şirkette staj yapıyorlar. Arkadaşları Kolombiyalı, Şili'li, Guetemala'lı ve İspanyol. Barbekü ve birkaç biradan sonra Gözde'nin grubunu da yanıma alıp Taksi pikaba atladım. Parti için oldukça heyecan vardı. Ne de olsa Dünyanın en ünlü partilerinden birisiydi ve her yerden binlerce insan katılıyordu. Pikap şoförünün delice kullanığı pikabımız parti alanına ulaştı. İçeriye giriş 100 bath (Hiçbirşey TL :) Sahile ulaşana kadar çeşit çeşit içkilerin ve yiyeceklerin satıldığı, vücut boyanan standların olduğu sokaklardan ilerledik. Sahile ulaştığımda manzara oldukça eğlenceliydi. Binlerce dans eden insan ve birbirine karışan müzikler. Tarz olarak elektronik müzik ve parti insanı olmasam da bu ortamı ve eğlenceyi yaşamak istedim. Haad Rin plajı çok büyük değil. Sahil boyu sıralanmış barlar, dans platformları, DJ standları ,cazibe yaratacak kaydıraklar, ateş şovları mevcut. Ayrıca içki ve yiyecek satın alabileeğiniz bir sürü stand. Parti gerçekten eğlenceliydi. İnsanlar özgürce dans ediyor dağıtıyor ve eğleniyorlardı. Ben de öyle yaptım tabi. Dalıverdim kalabalığın arasına ve içip eğlendim. Her milletten insan vardı.B aşka Türk'lerle de karşılaştım. Şunu da belirtmeliyim öyle sapıtık dejenere bir parti değildi gördüğüm.

Yeterince içip eğlendikten sonra artık otele dönme zamanı gelmişti çünkü saat 06:30 itibarıyla beni Malezya'nın Penang adasına götürecek aracım beni alacaktı. Sırada başka bir ülke Malezya var. Tayland gerçeten sevdiğim, eğlendiğim ve rahat ettiğim bir yer oldu. Bence harika bir ülke.

Hoşçakal Tayland!































...devamını göster (show more...)

17 Aralık 2013 Salı

Tayland - Chiang Mai & Pai

CHANG MAI:

Kamboçya - Sihanouk Ville'de otobüse bindiğimde saat 19:50 civarıydı. Bangkok'a geldiğimde ise ertesi gün 16:30 yani 20 saaten fazla süren otobüs yolculuğundan sonra Bangkok'a indim. Hemen bir seyahat acentasına gittim ve 1,5 saat sonra hareket edecek Chiang Mai otobüsüne tek yön bilet satın alım. Sonrasında sokaktaki yemek tezgahlarından Tay yemeğimi gömdüm ve kendime yeni bir tişört aldım. Sırtımdakini çıkarıp ihtiyacı olan biri alsın diye bir kenara bıraktım. Aldığım tişörtün üzerinde "Chang" isimli Tayland birasının logosu var. Neden mi Chang? :) Chang birasını ilk içtiğimde tadını çok sevdim ve her seferinde birkaç tane içtiğimde hiç beklenmedik şekilde çarptı. "Yahu n'oluyo birkaç birayla böyle olmam ben" sorusunun cevabını sonradan öğrendim. Şişesinin üzerinde alkol oranı % 6.4 olarak belirtilen biranın aslında belirli bir alkol oranı olmadığı ve şişesine göre bazen % 10 a kadar çıkabildiğini öğrendim. Tehlikeli sürprizli bira :))))

Chiang Mai yolculuğu yaklaşık 12 saat sürdü ve yolda geçen neredeyse 2 günün ardında pestil ve leş durumdaydım. Hemen oda buldum duş aldım ve traş oldum; 2-3 saat uyku çektikten sonra kendime geldim. Aynı otobüsle geldiğim Avusturya'lı arkadaş David ile şehri kefetmeye karar verdik. Chiang Mai son derece keyifli ve huzurlu görünüyordu. Şehre geldiğim gün Kralın doğum günüydü ve her yerde olan resimleri artmıştı. Şehir meydanında kutlama için hazırlıklar yapılıyordu. Her zamanki gibi pazardan dilimlenmiş karpuz aldım ve yürümeye başladım. Şehrin tam merkezinde "Old City" denen eski kale içi yerleşim yeri var ve çok şeker küçük sokaklardan oluşuyor. Bizim Antalya kale içine benzer şekilde pansiyonlar kafe barlar mevcut. Ama bizim kale içi daha güzel ve orjinal bence. Kaldığım otelin karşısında kücük bir kafe işleten Simon isimli İtalyan arkadaş bize şehir aktiviteleri hakkında bilgiler verdi ve sokak tezgahlarında yenen yemeğin ardından Canlı müzik yapan North Gate Jazz bar'ın yolunu tuttuk. Chang biram eşliğinde yapılan kaliteli müziği dinledim. Burada Chiang Mai'ye gelip çok sevip burada kalmaya karar veren bir sürü insanla tanıştım. Sayıları oldukça fazla imiş. Turistlerin olmadığı ve sadece yerli halkın eğlendiği yediği içtiği yerleri gezdik. Chiang Mai oldukça canlı ve hem kültürel hem de eğlence aktiviteleri bakımından oldukça aktif. Şehirde kendimi çok iyi hissettim.

Ertesi gün çok merak ettiğim Hill Tribe denen tura katılmak üzere erken kalktım. Kadınlarının güzel olmak adına boyunlarına belli aralıklarla halka takan ve kırsal kesimde yaşayan insanlarım köyünü ziyarete gittim. Tur içinde şelale ziyareti, bambu sal ile nehir raftingi gibi farklı aktiviteler de vardı ama en çok bu insanları görmek niyetindeydim. Burada "Long Neck People" diye tabir edliden insanlar aslında Burma'lı (Myanmar). Tayland'ın kuzeyinde köy kurup burada yaşamaları turistik bir durum. Tezgahlarda hediyelik eşya dokuyup satıyorlar. Gelen turlardan para kazanıyorar ve biraz da tarım yapıyorlarmış. Çok cana yakın insanlar. Bazılarının boyunları gerçekten uzun. İşin kötü tarafı hayatları boyunca bu halkaları çıkaramıyorlar çünkü çıkardıkları anda boyunları kırılıyor ve ölüyorlar.

Turdaki diğer aktiviteleri de yaparken rehberle sohbet ediyorum. Tayland'ın karışık durumundan konuşuyoruz. Kral'ın yetkilerinin azaltılmasını isteyen Kırmızılar ile Kral yanlısı Sarılar arasında bir mücadele mevcut. Ayrıca çok ciddi hükümet karşıtı eylemler söz konusu. Kral çok yaşlı ve hastanede yaşıyor. Veliaht prens ise gece hayatı, pahalı arabalar vs şeklinde kendi zevkleriyle ilgileniyormuş. Kral öldüğünde ortalık daha da karışacak gibi görünüyor.









































PAI:

Ertesi gün Chiang Mai'den 3 saat kadar uzakta kücük bir akarsu kenarında kurulmuş şirin bir beldeye hareket ettim. Pai sırt çantalıların çok rağbet ettiği,treking vs aktiviteler yapabileceğiniz, motosiklet kialayıp etrafı dolaşabileceğiniz küçük bir yer. Pai'a vardığımda hemen oda bulmaya koyuldum ama gittiğim 10 kadar pansiyonda boş oda yoktu. Tayland'da resmi tatile denk geldiğim için yerli yabancı turistler otelleri doldurmuşlar. Zar zor bir Bungalov buldum ve yerleştim. Pai'de yaşayan birçok batılı insan var. Etrafta kafe bar restoran ve bolca hediyelik eşya dükkanı mevcut. Akşamları ana sokak trafiğe kapatılıyor ve sokak pazarı kuruluyor. Yiyecek içecekten el yapımı bir sürü şeye kadar bir sürü şey bulunuyor. Sokaktan satın aldığınız yiyecek içecekleri tüketirken sokaklarda gezinmek çok keyifli.Havalar güney Tayland'a göre daha serin bir nevi Yayla yani :))

Pai'da 3 gün kaldım ve çok keyif aldım. Bir akşam "Açık Mikrofon" bara gidip Jimi Hendrix'den "Hey Joe" isimli şarkıyı çaldım ve birileri söyledi. Bir süre sahnede şarkı söyleyen arkadaşa eşlik ettim. Gündüz motosiklet kiralayıp (Günlük kira ücreti 6-10 TL civarı) etraftaki şelale kanyon ve kırsal kesimi gezdim. "Harika biryer inanılmaz" dedikleri Kanyon'a büyük beklentiler ile gittim ancak umduğumu bulamadım. Güzel, sessiz ve huzurlu bir yer ama "Vay bee!" değil doğrusu :) Pazardan alışveriş yapıp bolca taze meyve tükettim. Thai yemekleri çok güzel en çok da sokaktakiler. Özellikle "Green Curry" (yeşil köri) sosa bayıldım. Sokaktada en çok "Pad Thai" yedim. İçinde noodle, taze sebze, isteğe göre karides, tavuk vs, fıstık parçaları, yumurta mevcut. Üzerine dökülen soslarla enfes olyor doğrusu. Restoranda da yedim bu yemeği ama sokaktaki tadı vermedi :))

Artık kuzeyden güneye, adalara inme zamanı geldi. Koh Tao adası ve Dünyaca ünlü "Full Moon" partileriyle ünlü Koh Phangan adasını ziyaret zamanı.............






























...devamını göster (show more...)