28 Ekim 2014 Salı

Peru - Amazonia

Toprak yolda 2 saatlik bir Mototaksi yolculuğu sonrasında yolun bittiği yerden de 3,5 saat boyunca yürüyecektik. Hava feci sıcak ve dehşet nemliydi. Yürümeye başladık ilerledikçe terler yüzümden şelale misali boşalıyordu. Türlü türlü ağaç börtü böcek arasında rehber eleman Wagane bana bilgi vermeye çalışıyordu. Tarzanca'dan hallice İspanyolcam ile anlamaya çalışıyordum. Amazonlarda Tarzanca :)) Puhahhaa tamam iğrenç! :DDDDD Ormanda yürürken ağaç keserek ve yakarak açılmış boşluklar görmeye başladım. Tarım yapmak için ve para ettikleri için kesilen ağaçları görmek içimi acıttı doğrusu. Bu tarlaların birinde Wagane'nin amcası ile karşılaştık; oturduk ve meyve yedik. Ekmeleri için onlara biraz yer fıstığı verdim. Karşılığında da dalından mısırlar verdiler. Vedalaştık yola devam. Yolda küçüklü büyüklü akarsular geçtik. Tahtadan ağaçtan köprülerden yürüdük. Çamur balçık yerlerden ilerledik. Sırtlarında malzemelerle yürüyen insanlarla selamlaştık el sıkıştık...

Sonunda köye vardığımızda Wagane'nin evinde kimse yoktu. Köyde şenlik varmış feci sevindirik oldum. Köy meydanına yaklaştıkça davul ve fülüt sesleri geliyordu. Meydana yakın bir eve konuk olduk Wagane'nin kuzeni imiş; bana geleneksel içkileri olan "Masato" ikram ettiler. Ekşi ve değişik bir tadı var "Cassava" bitkisinden yapılıyormuş. Sonradan internette içkinin kadınların bitkiyi ağızları ile çiğneyip tükürmesi ile bir süre sonra fermante olarak hazır hale gelen alkolsüz bir içecek olduğunu okuyunca değişik duygular hissettim :) İçkiyi içtim, teşekkür ettim ve meydana yürüdük. Meydana varınca gözlerim fal taşı gibi açıldı ve içimde müthiş bir heyecan ve mutluluk belirdi. Geleneksel kıyafetli ve yüzleri boyalı kadınlar etrafımı sarıp bana geleneksel içkilerinden verdiler, hem de sürekli. İçkiden bir hal oldum. Wagane'ye hem önceden hem de köye vardığımızda "Foto Makinemi kullanabilir miyim, sorun olur mu?" diye sordum. "Hiç sorun değil kullan" dedi. Köyde İspoanyolca bilen insanlar azınlıkta. Tam ilkel bir köy değil tabii köyün erkekleri modern kıyafetler giymeye başlamışlar. Köyde bir okul da kurulmuş. Zor da olsa şehre inip malzmeler getiriyorlardı. Yani medeniyet köyün kapısından girmeye başlamıştı.

Çok şeker bir dilleri var. Kamerayı çıkarttım ve hem video hem de fotolar çekmeye başladım. Fotoğraf makinesine karşı temkinli ama çok da meraklılardı. Feci mutluydum ve bir yandan içkimi içiyor bir yandan çektiğim fotoları göstermeye çalışıyordum. Çocuklar makineden biraz ürkseler de kısa sürede bana alıştılar.

Köyün yaşlılarından birisi benimle foto çekilmek istedi, mutlu oldum. Çocukalar çok tatlılardı. Çalınan geleneksel müzik eşliğinde köy sakinleri ile çok iyi anlaşıyordum. Yalnız bir süre sonra bir eleman geldi ve benden para istedi. "Ne parası? Ne kadar?" dedim "1 sol (70 kuruş) Köyü desteklemek amacı ile" dedi. Rehberimle konuşup tamam dedim. Ne de olsa bir sürü foto ve video çekiyordum. Tam 1 sol'u verirken gelen başka gergin bir eleman ortamı biraz gerdi. Fotoğraf Makinemden rahatsızdı. Wagane'ye defalarca sormuştum ve "Sorun yok" yanıtı almıştım. Yoktu da; herkes memnundu ve eğleniyordu. Ortalığı yatıştırdım ve Wagane'nin evine yollandım.

Bir süre sonra Annesi, babası, kardeşler ve yiğenleri eve geldiler. Hepsiyle tanışıp erzak ve meyveden oluşan hediyelerini verdim. Teşekkür ettiler. Çocuklar etrafımı sardı. Wagane'den aldığım bilgilere göre köyde elektirik, su şebekesi falan yok. Evde de tuvalet banyo vs yok. Ev zaten tamamen ahşap ve biraz da bambudan oluşuyor. Yarı açık yarı kapalı. Etrafta domuzlar, tavuklar hindiler ve inekler dolaşıyor. Börtü böcek gırla. Ailede İspanyolca'yı Baba ve Wagane konuşuyor. Yüzü gözü, kıyafetleri çamur içindeki 7-8 çocuk etrafımda beni inceliyor ve bana "Gringo" diyorlardı. Ben de gülümseyerek onlara "Turco ben Turco!" diyordum. Biraz susup düşünüp sonra tekrar "Gringo" diyorlardı. Uzattığım meyveyi temkinle karşılayıp yavaş yavaş yaklaşıp kapıp kaçıyorlardı. Wagane'ye tuvalet sorunca bana eliyle etrafı gösterip heryerin tuvalet olduğunu söylüyordu. Güneşin gücü azalmaya başlamıştı terden bir haldeydim. Wagane bana duş almak ister miyim diye sordu. Çok iyi olacağını söyledim ve evin hemen aşağısında bulunan 2 akarsunun yanına gittik. Birisi ılık, birisi soğuktu. Yaşları 4-12 olan 7-8 çocuk, Wagene ve ben suya girdik. Sonra onlar soğuk akarsuya gitmek istediler. Ben, "Siz gidin ben biraz buralarda olucam" dedim. Hoplaya zıplaya bağıra çağıra birbirlerine su atarak gittiler. Amazon ormanlarında akarsuda yalnızdım. Etrafta hiçkimse yoktu. Berrak suda üzerimdeki şortu ve tişörtü çıkardım. Çırıl çıplak uzandım. Doğum günümdü, içim huzur ve keyif doluydu. Ormanın sesini dinledim, yaptığım yolculuğumu, gittiğim ülkeleri, tanıştığım insanları, yaşadıklarımı, ailemi, arkaşdaşlarımı düşündüm. Çok değişik garip duygular içindeydim.

Sonrasında Wagane ile ormanda yürüyüş yaptık. Yılan, örümcek vs yaratıklar eşliğinde bana ilaç elde ettikleri ağaçları ve bitkileri gösterdi. Kimisi kan benzeri, kimisi süt benzeri idi. Mide sorunları, yara tedavisi, ısırılma ve sokulma gibi durumlar için kullanılan bitkisel ilaçlar. Pirinç, mısır vs ekim için ağaçları yakıp açtıkları tarlalarını gördük.

Eve döndük annesi ve kız kardeşleri yemek sevisi yaptılar. Pilav, mısır ikram ettiler. Sonra bana doğru yaklaşan bir tabaktan feci kokular geliyordu. 5 metre öteden adamı bayıltacak kokulu yaratıkların olduğu tabak bana ulaştığında nefesimi tutmuş koku almamaya çalışıyordum. Annesi bana ısrarla yememi söyleyip tabağı almamı istiyordu. Oldukça nazik ama kararlı bir şekilde reddettim. Wagane'ye ne olduğunu sorduğumda nehirlerden birinden yakaladıkları birşey olduğunu söyledi. Adını söyledi tabii de bir de anlayabilseydim :))) Yemek sonrası Ailenin erkekleri içmeye başladılar. Banada ikram ettiler. Şeker kamışından yapılmış alkol oranı yüksek sert bir likördü. Aile üyeleri kafayı buldular. Hata birisi kustu falan. Kafaları güzel olunca az biraz rahatsız edici durumlar olmadı değil. İçkileri bitince benden içki için para istediler. İlk seferinde versem de ikinci sefer param olmadığını söyledim ve izin isteyip tahta yatağıma uzandım. Çantamdaki havlumu yastık yapıp uyudum. Onlar içmeye ve geyiğe devam ettiler.

Sabah erkenden kalktık. Kahvaltıda pilav balık ve meyve vardı. Kahvaltı sonrası aile ile vedalaştım teşekkür ettim ve sabah serinliğinde yollara düştük.Bu ilginç deneyim hayatımdaki yerini almıştı...




























































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder