1 Ağustos 2014 Cuma

Nikaragua - Leon


Tarihi,işgaller,darbeler,iç savaş,ölümler ve acılarla dolu Orta Amerika'nın en fakir ülkesi; Nikaragua... Bu sebeple kötü bir imajı var batılı ülkelerde. Yanlış zamanda yanlış yerlerde olmazsanız seyahat etmenin herhangi bir tehlikesi yok...

Nikaragua'ya gitmek için Utila adasında yola çıktım. Önce San Pedro Sula'ya gittim ve La Hamaca Hostelde bir gece konakladım. Zira beni Leon'a götürecek otobüsün (Tica Bus)saati sabah 5 idi. Tozlu ve sıcak geçen saatler sonrasında Leon'a vardım. Aynı otobüsteki Amerika'lı arkadaş ile ortak bir taksi tuttuk. Taksici bildiği ucuz bir hostel olduğunu söyleyince oraya gittik. Surfing Turtle Hostel hiç fena görünmedi gözüme. Ortak banyolu oda fiyatı 175 Cordobas. Çantaları atıp yemek için dışarıya çıktık.

Fiyatlar uygun. Nikaragua diğer yerlere göre daha ucuz geldi. Leon küçük bir koloniyal şehir. Aynı zamanda Üniversite şehri. Öğrenci değişim prog. ile burada okuyan bir çok batılı öğrenci de mevcut. Bir iki gün yeterli görmek için. Nikaragua'nın fakir bir ülke olduğunu anlamak zor değil. Turistik yerlerden dışarı çıktığınız anda fark ediyorsunuz. Sokaklarda yatan,pislik içindeki kaldırımlarda yüzlerinden umtsuzluğu okunan insanlar. Önce yemek yedik sonra şehirde şöyle bir dolaştık ve kaybolduk :) Birbirimize gülerek ve insanlara sorarak Hosteli bulduk.

Ertesi gün sabah arkadaşım başkent Managua'ya gitti, ben şehir gezime devam ettim. Nikaragua, seyahatim boyunca bulunduğum en sıcak ve nemli ülke olabilir. Hem yakıyor hem haşlıyor. Çarşı, pazar, meydan, katedral gezdim ama kendimi zor attım hostele. Biraz dinlenip tekrar çıktım. Kafamı hostel kapısından uzattığım anda davullar müzikler sesler duydum. Baktım ki bir şenlik var; gençler, müzikler, danslar, enstrumanlar eşliğinde sokaklarda yürüyorlar. Ben de katıldım. Baya bir yürüdüm fotoğraf ve video çektim. Sonunda şehir meydanına geldim. Meydanda kurulmuş sahnede ardı ardına performanslar başladı. Şarkı söyleyen dans eden ve yeteneklerini sergileyen çocuklar ve gençler oldukça ilgi topladılar. Yanda meyve ve su satan seyyar satıcıların dostu oldum hemen. Meyveler ucuz ve lezzetli. Zeytin ve limon karışımı bir meyve ilişti gözüme "Bu ne?" dedim bişiy söyledi ama anlamadım ama tadına baktım. Ekşi mayhoş hafif tatlı ve biras da ağız kamaştıran meyveyi çok sevdim. Nikaragua'da bulunduğum hemen hemen her gün o meyveden yedim :) Şehir meydanında yürürken Guatemala Atitlan gölünde tanışıp sohbet ettiğim Polanya'lı arkadaşla karşılaştım. 24 saat süren bir yolculuk sonrası Guatemala'dan gelmiş ve ruh gibi dolanıyordu. Akşam hosteldekilere eğlenmek için nereye gidebileceğimi sordum, "Zona Rosa" dediler. Gittim baktım birkaç Restoran-Bar ve birkaç Disko mevcut. Girdim birkaçına, hiçbirinde klima yok, içeride bir sürü insan feciat sıçak. Şu ana kadar girdiğim en sıcak barlar burada idi :) Bira 1 dolar civarı :))

Ertesi gün Dünya Kupası final maçını izleme niyetim vardı. Maç Nikaragua saatine göre 13:00 idi. Uynadım baktım saat biri 5 geçiyor, heryerden maç sesleri. Hemmen dışarı çıkıp bir Rest-Bar buldum ve omlet söyleyip maçı izledim. Her yerler dolu ve herkes maç izliyor. Uzatmalarda Almanya'nın gölü ve latinlerin hayal kırıklığı. Birkaç Almanya forması giymiş genç dışında herkes üzüldü. Yav o saatte nasıl içiyor millet. Ben elimde portakal suyu, maç bitti herkes kütük. 3 tane Abla-Teyze karışımı hanım efendi etrafımı sarıp beni istediklerini söylediler, teşekkür ettim ama kurtulmam uzun sürdü. Bütün bar alkış tezahurat kadınları destekliyor. Kadınlar, "Yav 3 kadınız istemiyon mu bizi diyorlar, "Yav istemiyorum zorla mı kardeşim Alalaa!" diyerek elle tacizden yırtmaya çalışıyorum. Sonunda yırttım ve dışarı attım kendimi. Arkamdan hala "I love you... I love youuu!" diye bağırıyorlar :)))))

Telica yanardağı son yılarda ziyaretçi sayısı artan bir cazibe merkezi. Akşam turu veya gece çadır konaklamalı turlar satılıyor. Tur fiyatı 1000 Cordobas civarı (Kişi sayısına göre değişiyor.) Dağın en büyük özelliği hava karardığında kraterde magmayı, lavları görebiliyor olmak. Bir yanardağ sever olarak bu beni çok cezbetti ve tura katıldım. Tur şartları pek iyi değil. Bir pikabın arkasında dangır dungur sallanarak toz toprak içinde 1 saat yol gttik. Sonra tam tırmanacağız ciddi bir sağnak indi, 20 dk sonra durdu. 1 saat kadar tırmandık ve sonunda kratere vardık. Yağmur sebebi ile buhar ve gaz çıkan kratere bakmak için henüz erkendi. Önce gün batımını izlemek için güzel bir yer bulduk, izledik. Dağlar ve tepeler arasından batan güneşi izlemek pek keyifliydi doğrusu.

Hava karardı, Kratere doğru yöneldik. Kraterin yanına geldiğim an "Aman tanrım!" tepkisini verdim. Rehber "N'oldu??" dedi. "Bu ses...Bu ses inanılmaz!" dedim, Rehber, "Aaa söylemeyi unuttum evet bu ses Magmanın sesi, yer altının, Dünyanın sesi" dedi. Yanardağın derinliklerinden gelen ses beni inanılmaz heyecanlandırdı ve keyif verdi. Kraterden gelen ses Okyaus dalgalarının kıyıya vurma sesi ile Jet Motoru sesinin karışımı müthiş bir ses. Buhar ve gazın yavaş yavaş çekilmesi ile magma tabakasını gördük. Müthiş heyecanlı ve keyifli anlar yaşıyordum. Fotoğraf makinemle görüntüleyememiş olsam da internetten birkaç foto ekledim. Kratere yaklaşırken lavlardan gökyüzüne yayılan kızıl ışığını görüyorsunuz. Gecenin karanlığında dağ başında gerçekten harika zaman geçirdim...





















































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder