11 Ağustos 2014 Pazartesi

Nikaragua : Granada ve Masaya

GRANADA:

Nikaragua'da taksiler çok ucuz. Hostelden taksiye atlayıp terminale gittim. Granada'ya direk vasıta yok. Önce Magaua'ya gittim, oradan otobüsle Granada'ya. Minibüsteki teyze, çuvalından torbaya koyduğu iki küçük tavuğu çıkartıp koltuğa koyunca Chicken Bus (Tavuk Otobüs) olayı tamamlanmış oldu :) Nikaragua'da yerel ulaşım araçları çok ucuz.

Koloniyal şehirleri seviyorum. Şehre girer girmez eski püskü rengarenk binaları görünce hemen kanım ısındı. Ucuz da bir hostel buldum. Granada'da hostel yatak fiyatı 4-5 dolar civarı. Kafamı kapısından içeri soktuğum anda sessizliği ve huzuru beni cezbeden "La Hamaca Hostel"e yerleştim. Dışarı çıktım ve aç karnımı doyurmak için ucuz yerel bir restoran sordum. Tarif edilen restorana gidip 2,2 dolar civarı ücret karşılığı koca bir tavuk parçası ve patates kızartmasının yanında 80 sent karşılığı taze meyve suyu karışımını keyifle gömdüm. Karnı doymuş, kendine gelmiş olarak sokaklara daldım.

Granada, Leon'dan daha fakir görünen bir yer. Arka sokaklar gerçekten içler acısı. Pis su birikintileri, leş sokaklarda yerlerde yatanlar, fakir pazarlar. Daha önce yazdığım üzere Nikaragua Orta Amerika'nın en fakir ülkesi. Devrimler ülkesi. Ülke ABD ile ters; Rusya, Çin gibi ülkelere daha yakın. Etrafta dolanan o kadar çok genç anne baba var ki inanılmaz. 18-20 yaşının üzerinde neredeyse herkes çoluk çocuğa karışmış.

Halk pazarına daldım. Görünüş itibarıyla limon ve zeytin karışımı birşey gördüm, ne diye sordum ,meyve, dediler. Aldım bir tane denedim, ekşi mayhoş ve hafif ağzı kamaştıran tadı var, bayıldım. Nikaragua'da hergün o meyveden satın aldım. Köşe başlarında 40 sent'e satıyorlar.

Öğleden sonra devam ettim. Katedral ve şehir meydanına gittim. Küçük bir park da mevcut. Sokak yemek ve içecekleri satan seyyar standlar, turistler vs. Devam ettim; aşağıda Calzada caddesi var, yanyana dizilmiş restoran-kafe-barlar mevcut. Burada yemekler pahalı ama 1 litrelik şişe biranın fiyatı 2 dolar. Yani biracılar için iyi bir yer. Tüm Orta Amerika'da olduğu gibi burada da biralar vasat. İçilmeyecek gibi değil tabii, hele bu fiyata :) Caddenin baya ilerisinde bir dondurmacı var; "Eskimo" aynı zamanda ucuz hamburger ve sosisli de yapıyorlar. Yola konulmuş masalara oturdum tam sipariş vereceğim, baktım 2 kadın 3 erkek polis "Hüleeyyn!" şeklinde yolun aşağısına doğru koşuyorlar.O yöne baktım, bir tane Nikaragua'lı adam turist bir kadını rahatsız ediyor, kadın ittiriyor herif yanaşıyor. Polisleri görünce bıraktı kadını ama çok geçti artık. Özellikle kadın polisler tekme tokat girdiler adama. Adam karşılık vermeye başlayınca kadın polislerden birisi çekti silahını ve silahıyla vurmaya başladı. Silahın şarjörü yere düştü, diğer polislerle beraber adamı yere yatırdılar ve kelepçe taktılar. Herşey 10 metre ötemde oluyor. Etrafta abiler ablalar dondurma yiyip onları izliyorlar. Telsizle ekip otosu çağırdılar (Ekip otosu yalnız :D ). Ben siparişimi verdim, hamburgeri gömdüm oturmaya devam ettim, adam hala paket şeklinde yerde yatıyor. Ne ekip otosuymuş kardeşim. Çok daha ciddi bir olay olsa, atı alan Honduras'ı geçmişti :)))

Akşama doğru oturdum bir bar-restorana söyledim biramı baktım müzisyenler masa aralarında çalıp söylemeye başladılar, keyfim çoştu. Dünya müzikle daha güzel :)

Ertesi gün uyandım baktım hostelde bir tanıdık, Goşa. Guatemala ve Leon'da karşılaştığım gezgin Polonya'lı arkadaşım :) Onunla sohbet ederken bize Amerika'lı Kate katıldı. Kate Her sene Guatemala ve Nikaragua'da bir bölge belirliyor ve yeğeni ile yönettiği yardım kuruluşu vasıtası ile burada bir kütüphane kuruyor. Guatemala ve Nikaragua Orta Amerika'nın ef fakir ülkeleri. Burada çocukları kitapla tanıştırıyorlar ve eğitimlerine katkıda bulunuyorlar. Çok keyifli bir sohbet oldu.

Şehirde dolanıp arka mahallelere girip fotoğraf ve video çektim. Akşamına hostelden; bir Polonyalı, bir İspanyol, bir Brezilya'lı, bir İtalyan, bir Tayvan'lı ve ben Temel dışarı çıktık :DD

Sonraki günlerde kafa dengi İtalyan arkadaş Matia ile dolaştık. Birkaç yerel bara gittik ve yerel insanlarla tanıştık. Dans etmeye çalıştık karaoke şerkı söyledik.

Granada'ya gelenler, San Juan Del Sur ve Nikaragua Göl'ünde bulunan Ometepe adasına devam ediyorlar. San Juan Del Sur sırf turistlerle dolu bir yermiş. Ometepe ise "hoş ama çoook da özel bir yer değilmişşş" diye duydum. Ben gitmedim. Çünkü birbirini tekrar eden yerlere gidip boşuna para harcamak istemedim. Ometepe için Granada'dan cumaları feribot mevcut. Ama buradan otobüsle Rivas'a oradan da Ometepe'ye tekne ile hergün geçmek mümkün.

Duyduk ki yakınlarda "Masaya" diye küçük bir şehir varmış ülkenin en büyük pazarlarından birisi buradaymış ilginç bir yermiş falan. "E hadi bir bakalım o zaman!" dedik ve minibüse atladık :)











































MASAYA:

Katedral'e yakın bir yerden Minibüse aylatıp 50 sent karşılığı Masaya'ya ulaştık. 30-40 dk falan sürüyor. Hostel sorduğumuz herkes bize "Santa Maria" hosteli tarif edince oraya gittik. Fiyatlar saçma pahalı. Sonra yolda bir adam bize ne aradığımızı sordu. Tırnaklar pislik içinde, kıyafetleri haşat ve kirli külüstür bir bisiklete binen ama az biraz ingilizce bilen, Türkiye hakkında bilgi sahibi olan esprili ve nazik konuşup bize şehir hakkında bilgiler veren bu adamın tavsiyesi üzerine "Hostel California" ya gittik. 5'er dolar verip odayı paylaştık. Kimin nasıl bir insan olduğu konuşmadan belli olmuyor her zaman...

Dışarı çıktık ve dolaşmaya başladık. Küçük yerel bir şehir, pek bişey yok. Pazarın yolunu tuttuk ama gittiğimizde kapanıyordu ve pek birşey göremedik. Ertesi gün erken gitmeye karar verdik. Akşam iki bara gittik. Birincisi Kareoke ikincisi Salsa bar. İlk barda hem yetenekli sesler hem de rezalet sesler dinledik. Matia'nın ve iki Nikaragua'lı arkadaşın ısrarlarını kırmayıp bir şerkı da ben söyledim :) Dans barda ise sadece seyrettik. Gerçekten çok iyi dans eden insanlar vardı ve izlmesi keyifliydi..

Sabah pazara gittik. Kocaman bir yer. Hem kapalı kısmı var hem de arkada açık kısmı. Herşey var. Et, sebze, kıyafet, akseuar, ayakkabı tamircileri ve üreticileri vs. Guatemala'da yarılan sandaletlerimi yapıştırıcı ile yapıştırmıştım; burada tamircileri görünce hemen diktirdim. Sadece 3 TL ödedim :) Etler vs açıkta ve pek hoş görüntü sergilemiyor. Etrafta köpekler, insanlar, çöpler, sinekler dolanıyor. Nikaragua'da insanlar kamera seviyorlar. "Benim de, bizim de resmimizi çek" diyerek durdurabiliyorlar. İhtiyacım olan birkaç şey, meyve vs satın aldım. Pazarın öyle aman aman bir durumumu yok. Öylesine bir pazar sadece biraz büyük o kadar. Ucuz alışveriş mümkün...

Masaya'dan Granada'ya döndük. Buradan ben güneye Kosta Rika'ya devam ettim. Nikaragua'dan Kosta Rika'ya geçmenin bildiğim en ucuz yolunu yazıyorum: Granada'dan Rivas'a giden otobüse 20 Cordoba verdim. Buradan Kosta Rika sınırına gitmek için Pena Blancas otobüsüne bindim ve 30 Cordoba verdim. Sınıra vardığımda toplamda 2 dolara tekabül ededen bir ücret ödemiş oldum. Sınırı geçip önce Otobüsle 3,5 dolara Liberia'ya sonra tekrar otobüsle (1,5 dolar) Tamarindo'ya geçtim. Bir ülkeden diğerine geçmek için en az parayı burada harcadım :)
























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder