17 Mart 2014 Pazartesi

Tazmanya

Tazmanya eyaletinin başkenti Hobart'da, hava alanından şehir merkezine gitmenin iki yolu var: shuttle (Servis) veya taksi. Ucuz yol olan shuttle'ın fiyatı 17 dolar. Taksiyi siz düşünün. Kalmak istediğim Picklde Frog Hostel'de yer olmayınca (Bedava turlar düzenliyorlar) Transit Bacpacker Hostele yerleştim. En uygun fiyatlısı buydu. Sydney'de sabahın köründe kalkıp geldiğim için yorgundum ama yine de çantamı bırakıp gezmeye başladım.

Salamanca caddesi ve limana uğradım. Hava çok güzeldi ve resepsiyondaki arkadaşın tavsiyesine uyup Mount Wellington'a (wellington dağına) gitmeye karar verdim. Hava açıktı, görüş güzeldi. Belediye otobüsü ile bir yere kadar gidebiliyorsunuz. Sonra iki bölge var; birisi yürüyüş yolları, diğeri zirve. Küçük dağın eteklerindeki yürüyüş yollarında gezindim biraz. Oranın köylüsü Peter ile tanıştım. Sonra zirveye nasıl çıkarım yaw saatler alıyormuş derken bir araba durdu ve 50'lerinde bir adam beni arabasına aldı; böylece Kevin ile tanıştım. Oldukça ilginç bir adamdı doğrusu. 30 yıl önce Türkiye'ye, Antalya'ya gelmiş. Dalından koparıp yediği elmanın tadının hala damağında olduğunu söyledi. Gençken 10 yıl Tazmanya'da madende çalışmış. Biriktirdiği paralarla araziler almış, büyük araziler. Bu araziler zamanla değerlenmiş. Sonra avukat olmaya karar verip hukuk okumuş. Şimdi uluslararası davalara bakıyor. Baya bir sohbet ettik. Tazmanya Avustralya kıtasında batılılar tarafından ilk keşfedilen yer. Bu sebeple ilk kurulan koloniyel yerleşim yerlerine ev sahipliği yapıyor. Bu adaya ilk ayak basan kişi Abel Tasman isimli bir Hollanda'lı kaşif. Buraya önce "Van Diemens Land" ismi veriliyor.Britanya'lılar adaya hakim olduktan bir süre sonra "Tasmania" olarak değiştiriliyor.

Wellington'un zirveye ulaştık. Manzara geçekten çok güzeldi. Bütün o adacıklar okyanus ve yerleşim yerleri karşımda uzanıyordu. Etrafta biraz dolaşıp fotoğraf çektim. Sonra inişe geçtik. İnişte bana ilginç hikayeler anlatmaya devam etti. Batılıların buraya geldiklerinde getirdikleri bulaşıcı hastalıklar nedeniyle kırılan, ölen yerli halk Aborjin'lerin nasıl soyunun tükendiğinden, bugün Tazmanya'da bir tek Aborjinin yaşamadığından bahsetti. Tazmanya tarihinin ne kadar kanlı olduğunu anlatmak için kurduğu cümle çarpıcıydı, "Bu sokaklarda kan var!". Avustralya'ya özgü hayvanları doğal yerlerinde görmek istediğimi söyleyince, "Gece bu dağda kal hepsini görürsün" dedi gülüştük :)

Ertesi gün oldukça heyecanlıydım çünkü dolu bir gün beni bekliyordu. Önce Avustralya kıtasında kurulan ilk Koloniyal kasabayı, Richmond'ı ziyaret ettim. İlk evler, ilk kilise, ilk hapishane, ilk köprü... Beni oraya ulaştıran tur şirketinin aracında sadece 3 kişiydik. Bir Avustralya'lı ve bir İngiliz arkadaş. Kasaba sakin ve huzurlu, gezdiğim arkadaşlarsa çok eğlencelilerdi. İtiraf etmeliyim yalnız gezseydim o kadar keyifli olmazdı çünkü burası o kadar da müthiş bir yer değil. Tarihi yerleri bir bir gezmeye başladık. Gezdiğim yerler arsında ilgimi en çok hapishane çekti. Hapishane hoparlörlernden bilgiler veriliyor, canlandırmalar yapılıyor. Hücrelerin kapılarında orada yatmış bazı mahkumların resimleri, suçları ve nereden getirildikleri yazıyor. Çok ilginç şeyler vardı. Sadece ekmek çaldığı için İngiltere'den ta buraya getirilmiş mahkumlar, sadece kaba konuştuğu için hücreye atılan kadın, gömlek çaldığı "şüphesiyle" aylarca hücrede kalan, sarhoş şekilde kiliseye gittiği için 1 yıl hapis yatan insanlar. Bu insanların kayıtları. Listelerde yer alan çeşitli mahkumları buraya getiren "Free (Özgür)" isimli gemi dikkat çekiciydi. Bir süre gezdikten sonra birşeyler içmek için bir yere oturduk. İşte o zaman ilk Tazmanya ürünü biramı içtim. "Cascade" birasının tadı gerçekten güzeldi. Sonraki günlerde genelde onu içtim.

Öğlen gibi arkadaşlarımla vedalaştım, gezimin ikinci bölümüne başlamak için. Doğal hayvan parkına gittim. Burası tam bir hayvanat bahçesi değil; bazı hayvanların geniş alanları mevcut. Buraya gelmişken buralara özgü hayvanları görmemek olmazdı doğrusu. Önce Tazmanya canavarını gördüm. Ağırlıklarının %40 ına kadar yiyebilen, avladığı hayvanların iç organlarını kemiklerini hatta kürklerini bile yiyen bu hayvanın çenesi ve dişleri oldukça güçlü. Baktığınızda "Bu mu yapıyyor bütün bunları" dedirtebilir ama işin aslı farklı :) Sonra Kangru, Valabi ve Albino'ları gördüm; valabiler ve albinolar etrafımda zıplıyorlardı. Yıllarca tv'de, ansiklopedide gördüğüm hayvanlarla haşır neşir olmak oldukça değişik ve zevkli bir deneyim oldu. Sonra en tatlı yaratık Koala'yı gördüm ve bir süre onu inceledim. Mahsun duruşu beni biraz üzdü doğrusu. Kafeste olmamasına rağmen bu parkta mutsuz olduğunu hissettim. Başka bir sürü hayvan arasında gezerken Avustralya'da yaşayan genç bir Türk aileye de rastladım. Maşanın ucuna konulmuş etle Aslan besleme aktivitesini de yaptığımı söylemeliyim :) Bu değişik deneyimden sonra yönümü Botanik bahçesine çevirdim. Tur görevlisi beni Botanik bahçesine bırakmayı kabul etti. Bahçe yemyeşil rengarenk canlı ve düzenli bir yer. İnsana huzur ve mutluluk veren bir enerjisi var. İnişli çıkışlı bir yapıya sahip. Çeşit çeşit bitkiler çiçekler; ooh mis :) Sonra Hostelime yürümek durumunda kaldım bu da 40 dk kadar sürdü. Eee yaptığım bu tur sırasında yürüme rekorları kırıyorum doğrusu :) Hostelde dev bir ekran dvd ve vhs video kaset oynatıcı mevcuttu. Hala video kaset olduğunu görünce çok şaşırdım. Birkaç filim izledim ve hostelde takıldım.

Ertesi günlerde Salamanca caddesinde kurulan markete uğradım. Her zamanki gibi hediyelik eşyalar, yöresel yiyecek ve içecekler güzel şeyler vasat şeyler pahalı fiyatlar. Hobart küçük ve sakin bir yer, çok renkli olmadığını söylemeliyim. Ben araç kiralayıp masrafları paylaşacak kimseyi bulamadığım, tek başıma oldukça pahalı olacağı için Tazmanya'nın etrafını gezemedim. Çok sıkı uğraşmadığımı da itiraf etmeliyim. Aşkam birkaç bira içmek ve canlı müzik dinlemek için dışarı çıktım. Güzel bir grubua denk geldim. Grup akustik çalmasına rağmek çok iyilerdi ve sevdiğim şarkılar çaldılar. 1 litrelik bira bardağı gayet hoştu. Fiyatı 10 dolardı ve fiyatı buraya göre oldukça uygundu. Oldukça eğlenceli bir akşam oldu. Buraya ertesi gün tekrar geldim ve yine eğlendim...

İstikamet Melbourne!

















































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder