6 Mart 2014 Perşembe

Endonezya - Gili Adaları

Gili Trawangan:

Önce minibüsle sonra tekneyle Gili adalarının en büyüğü (Büyük dediğime bakmayın küçücük bişey) Trawangan adasına ulaştım. Kalacak yeri ayarlamak kolay oldu. 15 liraya güzel bir oda tuttum, Agg Home Stay isimli yerden. Billy de yan odayı tuttu. İçeri girdim biraz şekerleme yaptım. Uyandığımda Billy dışarıda birisiyle konuşuyordu. Dışarı çıktım ve Molly ile tanıştım. Böylece üçlüyü tamamladık. Molly Avustralya'dan ve tam bir çılgın kelebek. Neşeli ve çok komik. Ucuz ve güzel yemekleri olan bir de restoran bulunca herşey güzel oldu. Akşam önce yemek yedik ve sonra adada bulunan bir rock bara ve bir de reggie bara gittik. Rock barda içerken Billy müzik yapan grubun yanına gitti ve bana sormadan, benim müzisyen olduğumu, çalıp çalamayacağımı sordu. Grup "Tabii ki" diyince önce şöyle bir nazlandım "Yav olmaz şimdi ayıp olur" falan ama fazla uzatmadan sahneye çıktım :) Ne de olsa çalmayı özlemiştim. Sahneye çıktım grupla çaldım. Şarkı bitince grup bir şarkı daha çalmak istedi onu da çaldım ve indim. Çok eğlenceli oldu ve çok keyif alarak çaldım. Grup elemanları da oldukça nazik ve eğlenceli çocuklardı. Sonra Reggie barda eğlendik. Gece bitecek derken Molly birkaç Endonezya'lı arkadaşla çıkageldi ve adada Full Moon parti olduğunu oraya gideceklerini söyledi. "E Gidelim bakalım nasılmış" dedim ve gittik. Sahilde küçük bir bar ve etrafında dikilip içen insanlar. İşte full moon partisi. Ne dans eden var ne de aksiyon. Biraz takılıp otele döndük. Ertesi gün öğlen oteldeyken koşa koşa Molly geldi ve yerel müzisyen arkadaşlarının bir restoranda takılıp müzik yaptıklarını mutlaka bizim de gitmemiz gerektiğini söyledi. Peki yav dedik ve gittik. İyi ki de gitmişiz. Onlar Endonezya şarkıları çaldı, ben Türkçe ve İngilizce şarkılar çaldım. Billy de çaldı çok güzel oldu. Yerel müzisyenlerle takılmak çok keyifli. Sonra hep beraber denize gittik. Akşam da denizde takıldık. Bir de ışıl ışıl parlayan Planktonlar dalgalarla sahile vurunca ortam harika oldu. Ellerimize alıp alnımıza yüzümüze koymaya başladık. Yüzümüz ışıl ışıl oldu. Sihir gibiydiler.

Ertesi gün adanın etrafında yürüdüm ve fotoğraf çektim. Adalarda hiçbir şekilde motorlu taşıt yok. Sadece at arabaları ve bisiklet. Motor sesi olmayınca ne kadar güzel ve huzurlu oluyormuş :) Adada Polis merkezi de yok. İlginç bir yer yani :) Adanın iç kısmı oldukça pis. Heryerde inşaatlar var hızlı bir yapılaşma söz konusu. Adaların geleceğini pek iyi görmüyorum açıkçası. Yağmur yağınca heryer çamur içinde kalıyor. Sahilinse bir kısmı temiz bir kısmı pis.

Billy ile en küçük ada olan Gili Meno adasına gitmeye karar verdik. Molly de bize katılmak istedi ve hep beraber Meno'ya geçtik.



































Gili Meno:

Küçücük ve çok huzurlu bir ada. Denizi temiz ve berrak. Şimdilik tabi ki burada da inşaatlar söz konusu. Ama hala çok güzel. Adanın etrafını hiç de uzun sürmeyecek bir zamanda turlayabilirsiniz. Endoplazmik Retikulum gibi birşey :)) Düşük sezon olduğu için konaklamayı burada da kolayca hallettik. Çıktık adayı kaşfe. Sahil boyunca uzanan kafe restoran ve küçük oteller. Tertemiz suları ile sahiller. Sahilde yürürken insanın içini keyif ve huzur sarıyor. Sahilde küçük limanın hemen yakınında küçücük bir bar var. Bar bile denemez aslında sahile dikilmiş birkaç ağaç dalı birkaç tabure hepsi o kadar. Adada herkes gitar çalıp şarkı söyleyebiliyor. Çok şaşırtıcı.

Molly 2 gün bizimle kaldı ve sonrasında gönüllü öğretmenlik yapmak için Bali'ye gitti. Biz 3 gün daha kaldık. Sahilde gitar çaldık insanlarla tanıştık. Kimi zaman nazik kimi zaman şımarık ve itici olabilen Endonezya'lı arkadaşlarla vakit geçirdik. Ben 3 kez şnorkel yaptım ve her seferinde keyiften dörtköşe oldum. Su altı akvaryum gibi bolca fotoğraf ve video çektim. Su altı kılıfım bir kez daha harika iş yaptı ve ödediğim parayı hakketti. Sahilden açılıyorsunuz ve 15 mt sonra harika deniz canlıları etrafınızda. Bir gece sahilde oturmuş bira içiyorduk ve denizden gelen garip ışıltıları farkettim; yanıp sönüyor gibilerdi ama yakamoz gibi değillerdi. Daha yakından bakmak için paçaları sıvadım ve 2-3 metre denize girdim. Denizdeki küçük bitkilere tutunmuş yüzlerce yakamoz yanıp sönerek yıldız gibi ışıldıyorlardı. Heyecan ve keyifle izledim. Gerçek gibi değillerdi sanki ya da biraz çakırkeyftim :) Daha önce gördüğüm planktonlardan farklı bir ışık saçıyorlardı. Yapacak pek fazla birşey olmamasına rağmen adada bulunduğum süre boyunca hiç sıkılmadım. Ayrılırken bile daha fazla kalabileceğimi hissettim.

Kaldığımız otelle anlaşmamıza göre hergün bedeva Hindistan cevizi alacaktık. Her seferinde dalından Hindistan cevizi koparıp ikram ettiler. Bu da ayrı bir keyifti doğrusu. Adada beş gün kaldık ve sonrasında son Gili olan Gili Air adasına doğru yola çıktık.



































Gili Air:

Oldukça çalkanlıtı 20 dakikalık bir tekne yolculuğundan sonra adaya ulaştık. Yağmur yağıyordu ve kalacak yer bulmamız gerekiyordu. Yağmur durana kadar bir restoranda yemek yiyip yağmurun dinmesini beklemeye karar verdik. Yemekler bitti ama yağmur dinmedi. Yapacak birşey yok pansiyon aramaya başladık. 3-4 pansiyon sonrası oldukça uygun fiyata güzel bir tane bulduk ve yerleştik. Akşam dışarı çıktık ve dolaştık. Ada çok sakindi ve çok az insan vardı. Safari isimli bir bar bulduk. İçinde çok güzel şarkılar çalan oldukça yetenekli Endonezyalı bir gitarist. Keyifli ve müzikli bir gece oldu. Sonraki geceler de oraya gittik ve hem müzik dinledik hem müzik yaptık. Endonezyalı ve yabancı müzisyenlerle tanıştık ve beraber müzik yaptık. Adada harika gün batımlarını Krishna isimli kafe barda izledik. Dost canlısı ve nazik sahibi ile arkadaş olduk. Her dakika değişerek renkten renge bürünen gökyüzünü izledik. Bir akşam gün batımını izlerken barda bir Türkçe şarkı çalmaya başladı. Chill out altyapı üzerine Türkçe sözler. Kimin olduğunu hatırlamıyorum. Barmene bu şarkının hangi dilde olduğunu bilip bilmediğini sordum, bilemedi. Türkçe diyince şaşırdı. Endonezya'lar Türkiye hakkında pek bir şey bilmiyorlar. Hatta bazıları Arapça konuştuğumuzu zannediyor. Bu adanın denizi de kısmen temiz kısmen pis. En güzel ve temiz yer Meno oldu.

Güney Doğu Asya'daki son günlerim olduğunu ve burayı özleyeceğimi düşünerek biramı yudumladım ve gün batımlarının keyfini çıkardım. Bir yandan da aklımda sonraki kıta, sonraki durağım Avustralya vardı. Adalarda geçen huzurlu ve güzel günlerin sonuna geldim ve Avustralya'ya olan uçağım için Bali'ye döndüm. Bir gece burda konaklayıp Gili Trawangan'da tanıştığım Endonezyalı Arkadaşlarla buluştuk. Birinin çaldığı bara gidip müzik dinledik. Ertesi gün ben ve çantam Hava alanının yolunu tuttuk. İstikamet Yeni kıta; Avustralya!





















2 yorum:

  1. Tek kelimeyle çooooook beğendim be Emrecan :) Dünyanın her yerinde müzik yapacak olman da ayrıca çok muhteşem değil mi :D gezilerinin güzelliği artarak devam etsin ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevindim Elacan :)) Vallaa muhteşem tabi.Şöyle bir düşündüm de bayaa bir insanla kısa takılmalarda olsa müzik yapmışım. Güzeelll :D

      Sil