7 Nisan 2014 Pazartesi

Yeni Zelanda - Kuzey Ada

AUCKLAND:
Auckland havaalanına indim. Ülke beraberinizde getirdikleriniz konusunda oldukça hassas. Ülkeye hiçbir şekilde organik birşey sokamıyorsunuz. Çıkışa kadar sizi uyarıyorlar yanınızda organik birşey varsa ve deklare etmiyorsanız ciddi yaptırımlar uygulanıyor. Ben, yanımda hiçbir organik madde olmamasına karşın, Avutralya'da birsüre çantamda olan sonrasında gömdüğüm ıspanaklı peynirli pidenin kokusunu hisseden polis köpeği tarafından durdurulup arandım. Hem de iki kez :) Ülkelerinin ekolojik dengesini ciddi bir şekilde koruyorlar; bu güzel birşey. Ülke iki büyük adadan oluşuyor (Kuzey ada-Güney ada) ve nüfus sadece 4.5 milyon.

Şehre gitmek burada da pahalı. 17 doları bayıldım ve otobüsle hostelime gittim. Çantamı attım ve bir süpermarkete gidip yiyecek içecek birşeyler satın aldım. Yeni Zelanda yerlileri "Mauri"leri ilk burada gördüm. İri ve şişman insanlar, hatta sonradan gördüğüm çoğu Mauri obezdi. Hostele döndüm marketten aldığım biraları gömdüm ve hostelin yanındaki bara gittim. Hostelde kalanlara özel, bir pizza alana kendi yapımları 1 litre bira verdiklerini duyunca hemmen pizzamı söyledim. Zira 10 dolara hem pizza hem 1 lt bira mucize bu ülkede :) Bira, içine çay eklenmiş ucuz bira tadındaydı ama sonuçya biraydı. Onu da gömdüm ve gidip zıbardım. Ertesi gün bedava şehir turuna (Hostel'de kalanlara özel 2 saatlik bir yürüyüşe) katıldım. Yat limanı, tarihi liman, balık pazarı, Kule (Sky Tower) ve park. Ortalıkta fazlaca dilenci olması dikkatimi çekti. Her çeşitten dilenen insan. Hatta bazı dilencilerin kıyafetlerinin benimkilerden pahalı olduğunu düşünüyorum. Boş zamanlarında dileniyorlar galiba :)

Sonra ben gruptan ayrıldım ve anzak anıtına bir göz atmaya karar verdim. Çanakkale zaferiinden bir gün önce anzak anıtını aramaya koyuldum. Kimseler nerede olduğunu bilmiyor. Birisi müzenin yanında dedi müzeye yürüdüm 25 dk sonra müze yakınlarında "Nerede kardeşim bu anıt" diye sorduğum onuncu adam neden orayla ilgilendiğimi sordu meraklı gözlerle. Ben de Türkiye'den geldiğimi vs durumu anlattım. Adam gülümseyerek, "Şu tesadüfe bak, inanmıyorum" dedi. Adam bir film şirketinde yönetici ve şu anda müzenin de içinde bulunduğu parkta Osmanlı'ya savaşmak için gönderilmek üzere Britanya'lılar trafından toplanan ve eğitilen genç anzak askerlerini konu alan bir film çekiyorlarmış. Bana, "Şu tepenin arkasında film seti var ve şu an çekim yapıyorlar lütfen git ziyaret et hatta kendini tanıt " dedi. Dediğini yaptım ve seti buldum. Oldukça yoğun bir şekilde çekim yapıyorlardı, sohbet edecek bir durum yoktu. Ben de bir kenardan bir süre izledim. Sonra yoluma devam. Hostelin yanındaki bara gidip Pizza-Bira ikilisini söyledim. O gün St. Patrick Günü dolayısıyla şehirdeki bütün İrlanda Publarında eğlence mevcuttu. Gecenin devamında hosteldeki bir Alman arkadaşla birkaç Irish Pub'a takıldık. İrlanda'lılar feci içiyorlar doğrusu. Yüzlerini vücutlarını boyamışlar. Oldukça çılgın ve eğlenceli olduklarını söyleyebilirim :)

















WELLINGTON:

"NakedBus" isimli otobüs firmasıyla 11 saat süren bir yolculuk sonrası Wellington'a vardım. Sabahın körüydü ve hava karanlıktı. Bir süre Mc Donald's da oyalandım. Sonra hostelime yürüdüm. 131 yıllık bir binada bulunan "Cambridge" isimli hostel. Hostele kabul saati 14:00 imiş. Beni bu saatten önce kabul edemeyeceklerini söyleyen Hint'li arkadaşa yorgun gözlerimle bakıp "Kardişim saat daha 08:00, 6 saat n'apcam ben? 11 saat yolculuk yaptım" dedim. İyi niyetli arkadaş bana bir kahve fincanı vererek elinden geleni yapacağını söyledi. Saat 10:30 gibi yatağıma kavuştum ve hemmenn zıbardım. Birkaç saatlik uykudan sonra şehri keşif. Şehrin lakabı "Rüzgarlı Wellington" gerçekten feci esiyor. Turizm info merkezine gidip biraz bilgi aldım. Sonra Cuba caddesinde dolandım. Burası küçük Melbourne gibi diyebilirim ama tabii Melbourne baya bir adım önde. Sokak müzisyenleri publar ve dükkanlar var. Yürürken büyük bir Enstruman dükkanı gördüm. Koşar adımlarla içeri girdim ve çeşidi bol gitar standından güzel bir gitar seçtim. Denemek istediğimi söyledim. "Tabi" dediler 20 dk kadar denedim :))) Bütün kurtlarımı döktüm ohh çok özlemişim. Satış elemanları çok sıçak kanlı ve kafadengilerdi. İstediğim kadar çalabileceğimi keyif aldıklarını söylediler ben de çaldım. Sonra her zamanki gibi fiyatı fazla bulup düşünmem gerektiğini söyleyip vedalaştım :) Bu arada çalışanlardan akşam gitmelik birkaç canlı müzik bar sormayı da ihmal etmedim :)) Akşam Wellington'un The Bar'ını buldum. İsmi "Valhala" Müzik erken başlayıp erken bitiyor. Bir Punk grubu izledim. Etrafta fazla insan yoktu. Oldukça salaş bir yer. Sonra "Mighty Mighty" isimli bara gittim. Burada canlı Funk ve jazz çalan bir grup dinledim. Oldukça güzel dekore edilmiş salaş ve sıcak bir yer. Beğendim doğrusu. Sonra hostel.

Ertsi gün ünlü film serileri "Yüzüklerin Efendisi ve Hobbit" filmlerinin kostüm ve malzemelerini hazırlayan şirketin (Weta Cave) merkezini ziyaret ettim. Ekibin kullandığı silahlardan her türlü araç gereç bu firma tarafından üretiliyormuş. Yüzük de dahil olmak üzere birçok film gereci hediyelik eşya standında satışa sunuluyor. Kitap ve filmin meraklılarına duyrulur. Sonra şehirde ihtiyacım olan birkaç eşya için arayış tutları. Akşam önce yaklaşık 20 enstrumanistin çaldığı "Wellington Jazz Orkestrasının sahne aldığı bir bara gittim. Oldukça keyifliydi doğrusu. Sonra Mighty Mighty barla devam. Burada tanıştığım bir çiftle baya sohbet ettik keyifli bir akşam oldu doğrusu. Wellington, Auckland'a göre daha eğlenceli bir yer diyebilirim.

Endonezya'da tanıştığım arkadaşım Billy, Güney ada'da Christchurch şehrindeydi ve anneannesinin evinde kalıyordu. Onunla haberleştik. Ona, güney adaya geleceğimi araba kiralayıp güney ada etrafında bir daire çizerek gezmek istediğimi söyledim. Güney ada doğa güzellikleri ile dünyaya nam salış bir ada. Bana katılmasını teklif ettim. Billy de sevinerek kabul etti ve deli anneannesiyle konuştuğunu ve yolculuk öncesi orada kalabileceğimi söyledi:) Wellington'a veda. Christchurch yolları...




























1 yorum:

  1. Y. Zellandali bir kaptanim var adi rob 10 yilldir beirutta yasiyor neden diye sormustum dunyanin en sorunsuz ulkesinden kalkip buraya geldin ve yerlestin hatta beiruttan bi hatunla evlendi sonra . Y. Zellanda da 4.5 milyon insan 60 milyon koyunvar sence yeterli bi sebep mi demisti :)

    YanıtlaSil