6 Şubat 2014 Perşembe

Endonezya - Jakarta

Jakarta'ya indiğimde gece yarısını geçmişti. Uçakta tanıştığım Endonezya'lı arkadaş sayesinde konaklama için hangi bölgeye gideceğimi biliyordum ama bölgede bu saatte otel aramak istemedim. Üstelik toplu ulaşım saat 05:00 gibi başlayacaktı. Ben de bulduğum bir banka iliştim, çantama yapıştım ve uyudum. Hem de karşımdaki marketten gelen bagır bangır müzüğe rağmen. Gözümü açtığımda saat 05:00'i geçiyordu. Otobüse atlayıp Kemang bölgesine gittim. Arkadaşın söylediğine göre ucuz konaklama seçenekleri ve canlı müzik dinleyebileceğim mekanların olduğu bir bölge olması gerekiyordu ama olmadı :) 2 saat sırtımda çanta otel aradım. Bölgede gördüğüm oldukça pahalı oteller, pahalı görünen butikler ve kulüplerdi. Yolda tanıştığım orta yaşlı bir Yunanlı adam bana "Jalan Jaksa" bölgesini tavsiye edince rezalet bir trafik içinde 1 saatte oraya vardım. Haklıymış uygun fiyata odamı tuttum.

17.000'den fazla adadan oluşan ciddi bir coğrafyaya yayılmış Endonezya, eski bir Hollanda sömürgesi. 250 milyonu aşan ve çoğunluğu müslüman olan nüfusuyla dünyanın 4. en kalabalık ülkesi. Jakarta gerçekten büyük ve kalabalık bir şehir. Akaryakıt fiyatlarının 50 sent (Dolar) civarı olduğunu duyunca yolların neden böyle olduğunu anladım. Karşıdan karşıya geçmek için ya 10 dk bekleyeceksiniz ya da intihar denemeleri :) ilk seferinde 2-3 dakika bekledim, baktım etrafımdakiler dalıyor bende attım kendimi. Valla başka çaresi yok; çoğu zaman kırmızı ışık da dinlemiyorlar... Etrafta uzun uzun binalar, yollarda binlerce araç, bolca egzoz gazı ile Jakarta pek çekici gelmedi. Şehir içi ulaşım, devlete ait otobüs ve metrobüs, özel sektöre ait minibüsler, tuk tuk (Moto) ve taksilerle sağlanıyor.

Kaldığım sokak ve civarı şirin sayılır. Fiyatlar Filipinler'e göre daha ucuz geldi üstelik yiyecek bulma alternatifi daha fazla ve makul fiyatlı. Önce biraz uyudum sonra bir şeyler yemek ve içmek için dışarı çıktım. Deniz ürünlü nuddle'ımı gömdüm ve ilk Endonezya biramı tadtım. Bintang fena bira değil ama Ankel birasını daha çok sevdim. Alkollü içecek fiyatları ucuz değil, çok pahalı da değil. Sonrasında "nerede canlı müzik dinleyebilirim" diye sorunca bana "Club Equal"ı tavsiye ettiler; ben de tarif ettikleri yere doğru yağmurda ilerledim. Yolda önü ana baba günü olan bir yer gördüm "Yav n'oluyoo burada" diye sorunca oranın Club Equal olduğunu öğrendim. Dışarıya kadar taşmış genç bir kitle. Sahnede kızlardan oluşan reggie gurubu, izleyenlerin yarısı dışarıda ciddi yağan yağmura aldırmadan eğleniyorlar. Zar zor içeriye girdim ve türbanlı barmaid arkadaşdan biramı aldım ve grubu dinlemeye başladım. Çok eğlenceli bir ortamdı. Grubu ve kırmızı telleri olan bass gitarla çalan basçıyı fotoğrafladım ama o gece çektiğim tüm fotoğraflar kaza sonucu silindi :( Bu grup bitirince başka bir grup cıktı onlar da reggie çaldılar. Öğrendim ki reggie Endonezya'da çok popüler. Rock ve heavy metal'den daha popüler. Birkaç bira sonrası yağmurdan nehir olmuş sokakta suya dalaraktan hostel odama dönüp zıbardım. Endonezya'lı sivrisinekler çok yaman doğrusu, vücuda sürülen kovuculara karşı bağışıklık kazanmışlar sanırım, haşat ettiler beni.

Ertesi gün gezilecek yerler listemi elime alıp önce "Kuta Tua"ya gittim. Eski şehir. Ortada bir meydan ve etrafında eski binalardan oluşan bir yer çok büyük değil. Bolca müze mevcut ve şirin bir atmosfere sahip. Endonezya'da popüler olan başka birşeyi keşfettim hayretle. Ortalıkta onlarca gitar yada ukalele çalan müzisyen müzik yapıyor ama sabit şekilde değil. Ellerinde gitar, dalıyorlar bir otobüse yada minnibüse 1-2 dakika şarkı çalıp şapkalarına ne doldurdularsa diğer durakta inip başka bir dolmuşa atlıyorlar. Meydanda, durakta, yolda, restoranda gördükleri insanların yanlarına gidip 1-2 şarkı çalıp para talep ediyorlar. Baya yaygın bir sektör :) Ben de burada biraz vakit geçirdim. Kukla müzesini gezdim. Oldukça ilginç kuklalar mevcut çoğu ürkünç karekterler. Kukla tiyatrosu Endonezya'da oldukça popüler.

İngilizce ödevleri için benimle ropörtaj yapmak isteyen liseli gençlerin sorularını yanıtladım. Çok şekerlerdi. Bir tanesi sonradan Blog'um yoluyla bana ulaşıp fotoğrafı istedi, ben de gönderdim. Sonrasında Ulusal Anıtı (Monument Nasyonel diyorlar) ziyaret ettim 137m yüksekliğe sahip, zirvesinde 14,5 ton bakır ve 35 kg altından yapılmış 6 mt'lik alev figürü mevcut. Bağımsızlık için savaşan kahramanlar için dikilmiş. Bağımsızlık kolay olmamış zira Hollanda'lılar, Endonezya'yı bırakıp gitmeye hiç yanaşmamışlar. Ulusal anıtın hemen arkasında GD Asyanın en büyük camisi "İstiklal Camii" yer alıyor. 200.000 kişinin aynı anda ibadet edebildiği söyleniyor.

Akşam olunca tekrar yemek ve bar olayına girdim. Bu sefer bir rock bar buldum ve çok keyifli bir grup dinledim. İstediğim birkaç şarkıyı zevkle çaldılar. Birkaç bira içtikten sonra yağmurun altında nehir olan yolda ayağımdaki sandaletlerle yürüdüm. Çok hoşuma gitti doğrusu. Hava sıcak, su ılık, şapır şupur ilerledim :)

Ertesi gün ziyaret etmek istediğim ikinci şehir olan Jogjakarta'ya gitmek üzere hostelimden ayrıldım ve otobüs bulmak üzere otobüs terminaline hareket ettim...



































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder