14 Mayıs 2014 Çarşamba

G. Kore - Seul

Tokyo şehir merkezinde hava alanına ulaşmak 1,5 - 2 saati bulabiliyor. Sorunsuz bir şekilde Seul'e indim. Sonra hostelimi buldum yerleştim. Hostel sahibi ve birkaç konuk, salaş yerel bir Kore barına gidip "Soju" içip muhabbet edeceklermiş, beni de çağırdılar. Akşam saat 9 - 10 gibi, çadırdan bir bara gittik. Ortaya Kore yemekleri (Tam ortaya:) Soju ve biralar geldi. Soju, %20 civarı alkol ihtiva eden, tadı hafiften vodkaya benzeyen, Kore'de bizim rakı gibi muamele gören bir içecek.

Muhabbet başladı, koyulaştı. Şişelerin biri gitti biri geldi. Ben ve Alman arkadaş hariç herkes Maymun oldu. Yok böyle bişey ama zil zurna. Feci eğlenceli. Herkesin dili dolanıyor, kahkahalar yarılmalar :D Gece sonu hostel sahibi zar zor telefonunu kullanıp arabasını kullanması için bir şoför çağırdı ve hostele geri döndük. İşte Kore'ye böyle başladım :)

Ertesi gün metro ile City Hall bölgesine geldim. Çıkıştan çıkar çıkmaz garip sesler duydum. Deogsugung Sarayı kapısında nöbet değişim merasimine benzer aktiviteler yapan eski Kore askeri kıyafetleri içindeki ekipten geliyordu. Rengarenk kıyafetleri ile davul eşliğinde seramoniyi yerine getirdiler. İzlemesi keyifli bir aktivite idi. Sonrasında Sarayı ve Sarayın içindeki Modern Sanatlar Müzesi'ni gezdim. Çok ahım şahım bir yer değil. Sonra Gwanghwamun meydanına doğru ilerledim. Sonra hostele döndüm ve Filipinler Boracay Adası'nda tanıştığım arkadaşım kendisine Jessica diyen Hye Ran ile buluştum. Dışarı çıkıp birkaç bira içip dolandık. Ertesi gün yine aynı yerde tanıştığımız ortak arkadaş İsrail'li Yarden katıldı bize ve hep beraber dışarı çıktık. Kore mangal restoranlarından birine gittik. Güzel, eğlenceli muhabbet oldu. Sonraki günlerde Yarden ile Seul'u gezdik. Eski geleneksel mahalle, bir Saray, cadde ve sokaklarda gezinti. Geleneksel eski mimariyle yapılmış evlerin bulunduğu Bukchon Hanok Village'de dolanmak, bira alıp sokaktan gelen geçeni izleyerek içmek keyifliydi.

Bir akşam Yarden ile Hongdae bölgesinde dolaşırken sokak müziği yapmak üzere hazırlık yapan (müzik okuyan) birkaç öğrenci gördük. Yarden, "Arkadaşım biraz çalabilir mi acaba?" diye bana sormadan atlayıverdi. Gençler de "Tabii hemen" tepkisini verince gitarı elimde buldum. Mikrofon sehpası olmadığı için elemanlardan birisi eliyle mikrofon tutu. Başladım bir şarkı çalıp söylemeye. Daha önce sokakta, hele bayaa uzak bir sokakta çalmamıştım. Şarkının ortasında kafamı kaldırdım ki önümde 25-30 kişi toplanmış beni izliyor. Hem şaşırdım hem keyiflendim. Şarkı bitince alkış falan :))) Elemanlar ısrarla devam etmemi istediler, 2 şarkı daha çalıp gitarı ve kalabalığı devrettim. Çok keyifli oldu doğrusu. Seul'de özellikle hafta sonu birçok müzisyen Hondee bölgesinde müzik yapıyorlar ve baya insan toplanıp onları izliyor.G. Kore'li gençler camı olmaya sadece çerçeve gözlükler takmaya bayılıyorlar.Önemli bir aksesuar onlar için.Hem kızlar hem de erkekler kalın camsız çerçevelerle geziyorlar :)

Başka birgün yolda tesadüfen tanıştığımız Yoon bize katıldı. Yoon'ün rehberliğinde birkaç yere gittik yemek yedik ve Pirinç Şarabı içtik. Daha önce de içtiğim, pek bayılmadığım bir içki. Sokalarda yürüdük gezdik. G. Kore'de zengin bir yemek çeşitliliği var. Barbekü restoranlar çok popüler. Masanın ortasına konumlanmış barbeküde istediğinizi pişirip gömebiliyorsunuz. Yanında gelen meze vs şeyler oldukça lezzetli.. Herşeyi pirinçli yapabiliyorlar. Pirinçli pizza, pirinç burger vs. Yemekler çoğu yerde ucuz değil ama ucuz olan esnaf lokantalarında 4-5 dolara feci büyük porsiyonlu yemeğizi gömebilir, tıka basa doyabilirsiniz. Karşıma sıkça çıkan Kore birasının ismi "Cass" idi; tadı fena değil. Öyle süper bir bira değil ama içiminde bir sıkıntı yok. Otobanlar gayet rahat ama iş çıkışlarında trafik olabiliyor..

Böyle işte Seul muhabbetleri :) Sonrasında tekrar dönmek üzere Seul'den ayrılıp Otobüsle Busan şehrine geçtim...


































































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder